e-Dergi: Fikir, Kültür, Edebiyat ve San'at, Popüler Bilim muhtevalı yazılar - Editör: Prof.Dr. Suat Kıyak - Redaktör: Nursultan Ahıskalı - İletişim: nefes.kelam@gmail.com
29 Kasım 2022 Salı
Kişiyi refiki mayalar...
27 Kasım 2022 Pazar
Dip notlar: Kim mesul, kim mazur...
İnsan olmak yolunda doğduğundan beri çabalayan, insanın insanlığına gedik açmakta olan kara delikleri, (egoizmini ve şeytanını) gördükçe onarmaya çalışan, "kendini bilme ve öğrenme yolculuğunda" gayretini son nefesine kadar sürdürmeyi birinci sıraya koymuş, insan doğmanın ve insaniliğinin önemini keşfetmiş, öğrendikleri pozitif ve insana yararlı şeyleri evvelâ yaşantısına uygulayan ve kendi iç âlemindeki eğitimini sürdüren anne/baba ve öğretmenlerin; "bilen mesuldur, bilmeyen mazur" hükmünce öğretmekden yorulmayan, şahıslar olması gerektir...
Bu öğrenme/öğretme sürecinde, sağlam karakterli, millî ve manevi değerleri özde yaşayan ve yaşatan, aydın/münevver gelecek nesillerini yetiştirme gayreti ile azîz milletimizin, şiir gibi akışı olan lisanı, gelenekleri, sosyal yaşantısı, san'atı için gerekli muhitin yaşatılması ve sürdürülmesi; değerlerin ve unutulmaması gerekenlerin, yeni nesillere aktarılarak istikbâlin şekillenmesi asıl gayedir....
Kurdukları tezgâhlar ve çarkları ile küreselci işgalcilerin; tarihi boyunca medeniyyetler inşâ etmiş uygar milletimizin istikbâli olan yeni nesilleri; köksüz, egoist, yoz kültür ile enfekte etmeye ve öğütmeye çalışmaları hız kesmeden devam ediyor...
Gökler tarafından övgüye mazhar abide şahsiyetler yetiştirmiş, yüzyıllar boyu görkemli ve yüksek medeniyetler inşâ etmiş, insanlık niteliğini yüceltmeyi ve insana hizmeti şiar edinmiş, cesur, kahraman, çalışkan, Hakk'dan gayrıya eğilmeyen, zulme karşı dimdik ve mazlûmun yanında duran, özü sözü duruş ve davranışı ile "numune insan"larla, milletler tarihinde hak ettiğimiz yerdeyiz.
Ancak fırsat buldukça üzerimize saldıranlar, biz yaptıkça yıkmaya yakmaya çalışanlar; zihinlerimizi gönüllerimizi işgal etmeye ve esaret altına almaya çalışanlar, bugün olduğu gibi binlerce yıldır hep vardı.
İçimize sinsice sızıp bizi, milli şuurumuzu, kimlik ve kültürümüzü içten içe kemirmeye, kendimize yabancılaştırmaya çalışanlar, muktedir olmak ve bizi yönetmek istek ve plânlarından hiç vazgeçmediler...
Milli ve manevi kültür ve medeniyyetimiz binlerce yıllık bir tarihten bugünlere akmış olup, istikbâlde de gelecek nesillerce yaşatılacaktır.
Atalarımızın attığı temeller üzerine, onlar muasırı koyacaklardır.
Azîz milletin kültür mirasının yaşaması/yaşatılması içün gayret edenlere müteşekkiriz...
23 Kasım 2022 Çarşamba
Öğretmeni yılda bir gün mü hatırlayacağız ?
Öğretmen veya bir diğer deyişle muallim, mürebbi; öğretici olması yanında eğitici, terbiye edici bir kişi(lik)dir, ya da öyle olmalıdır...
21 Kasım 2022 Pazartesi
17 Kasım 2022 Perşembe
Muhabbet-i hakîki demlenir...
16 Kasım 2022 Çarşamba
Sözün özü...
12 Kasım 2022 Cumartesi
İkbal, mühür ve saltanat...
Dest-i kahr ile salarsan teber-i şer’i eğerKesile bâğ-ı cihandan şecer-i fısk u fücûr (Mesîhî)
11 Kasım 2022 Cuma
Gördüğünüz görmediğinizin ipucudur...
"Gördüğünüz görmediğinizin ipucudur"
Sîretin nâ-pak ise hayr umma çık germâbeden
Evvelâ tathîr-i kalb et sonra tathîr-i beden
(Recâîzâde Mahmut Ekrem).
10 Kasım 2022 Perşembe
Yolumuz mu ? Dosta gider...
9 Kasım 2022 Çarşamba
Aşka dair sorular...
8 Kasım 2022 Salı
Müdâhene...
Âliman:Alimler
İrtikâb: Bir makamı âlet ederek, hakkı olmayanı (para veya malı) hile ile almak.
Kevn ü fesâd: Var olup sonra bozulmak.
7 Kasım 2022 Pazartesi
Âdem-i Mânâ...Celb-i Kahhar
3 Kasım 2022 Perşembe
Meydan lâfazanlığı mı dediniz ?
2 Kasım 2022 Çarşamba
Ne çok söz söylendi anlayana...
Ne çok söz söylendi, ne çok kelâm sarf edildi canlar !
Duymak isteyen duydu, istemeyen "aman sende" dedi !
Dünyaya kazık çakan akıllıların (!) akibeti bile o hamakât ehline ders vermedi !
Gevheri sandıktaki kuyum zannedip de biriktirdi dünyacı !
"Dil"i lezzet tomurcukları, lokma yutucu ve lakırdı edici bir vasıta bildi gafil, dil ki gönül idi, ey hakikâtten bîhaber !
Dünyalıkla övündü, kibirlendi, sevindi, oynadı, oyalandı, biriktirdi, süslendi, eğlendi; şımardı, azdı, azgınlaştı, kazık attı, takla attı, kırdı, döktü, saçıp savurdu, çaldı, arakladı...
Alınca kazandığının verince kaybettiğinin hesabında yanıldığını bile fark edemedi.
Sınanırken sınadığını zannetti...
Gördüğünü gördüğünden ibaret zannetti de hakikâti ıskaladı.
O çok sevdiği, doyamadığı dünyanın bir gün kendini üteceğini, soyup soğana çevireceğini ve yutacağını anlamadı !"Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek gûşTazyî-i nefes eyleme tebdil-i makâm et"
1 Kasım 2022 Salı
Behlül Dânâ'dan kıssalar...
Kıssadan hisse odur ki, ciltler dolusu bilgilerden elde edilecek bilgiyi bir hülasa-i kelâm ile serd ede...
-Ey Hârûn Reşîd ! Yerin içinde, yerin üzerinde ve göklerde en çok olan nedir?
Hârûn Reşîd;
-Yerin içinde ölüler, yerin üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise melekler, der...
Behlûl Dânâ;
-Hayır cevabı bu değil
Hârûn Reşîd;
-Peki nedir?
Behlûl Dânâ;
-Ey Hârûn, yerin içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yerin üzerinde insanların hırsları ve tamahları, gökte ise âdil hükümdarların sevapları en çok olanlardır...
-Ey Behlûl! Şu paha biçilmez hırkayı sana hediye ediyorum, der.
Behlûl Dânâ;
-Babamın bana nasîhati ve vasiyeti var, bana dediki: Oğlum, toprağın üstünde yat da sakın döşek kazanmak için kimsenin önünde eğilip bükülme, el etek öpme, pamuk hırka ile de yetin...o yüzden alamam !
-Behlûl ne yapıyorsun burda?
-Bana eziyet etmeyen, benim gıybetimi yapmayan burdaki insanlarla oturdum da sohbet ediyorum. Çünkü burdakiler yeryüzündeki dirilerden, dolaşanlardan daha iyiler...
Behlûl sesini çıkarmadan dinler ve oradan ayrılır, başka bir fırına uğrar, yine birkaç ekmek alır tartar. Bu fırındaki bütün ekmeklerin gramajından fazla olduğunu, eksik gramajlı bir ekmek bile olmadığını görür.
Bu fırıncıya da ötekine sorduğu soruları sorar, aldığı cevaplar üzerine bu defa şükreden, huzuru yerinde, hanesi şen, kazancı bereketli bir insan vardır karşısında...
Behlûl için bu denetim sonuçlanmıştır, rapor etmek üzere Hârûn Reşid'in huzuruna çıkar.
Behlûl;
-Çarşı pazarın bir denetçisi varmış! Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, herkese hesabını ödetmiş, ceza ve mükâfatlarını da vermiş, bana ihtiyaç kalmamış...
-Filanca akraban öldü, büyük bir miras kaldı sana, derler...
Behlûl Dânâ mezarlığa doğru dönerek mezarlığa doğru bağırır:
- Ben alırım
-Kaça alırsın?
-İki kuruşa alırım
-İki kuruşa sana sattım
Miras haberini getirenler :
-Ne yaptın Behlûl ! Binlerce liralık mülk iki kuruşa satılır mı ?
- Yarın kıyâmetde mal hesâbı kızgın bir sacın üzerinde verilecek. O kadar lirayı tek tek şuna şu kadar verdim, buna bu kadar verdim diye sayana kadar, iki kuruşa sattım derim, kurtulurum! Üstelik alan da akıllı değil, görmüyor musunuz !