22 Ekim 2022 Cumartesi

Ben, biz, işbirliği, şikâyet, tefekkür ve ahmaklık üzerine...

Whatsapp ile Paylaş
Yunus Emre derki;
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil 
Vücuduna şöyle bir derinden baktın mı ey insan !

Hiçbir organ, uzuv "ben" demeden işini yapıyor...her ne işten sorumlu ise !

Ve hatta, bazen bir diğerinin eksiğini tamamlıyor, gücü ve yeteneği elveriyorsa boşluğunu dolduruyor.

Ötekini kıskanmadan, ona ayakbağı olmadan canla başla sorumluluğunu yerine getiriyor...

Onlar biliyorlar ki, vücud denilen organizma yaşarsa biz yaşarız, o ayakta ise biz hayattayız.

Ve hiç biri yaptığı işten, bulunduğu mevkiden şikâyetçi değil, rahatsız hiç değil.

Meselâ;
Ayağımız 26 kemik, 30 eklem, çokça ligament ve tendondan oluşan karmaşık bir yapıdadır.

70 kg ağırlığındaki bir insanın yükünü iki ayak tabanı çeker, yükün dağılımına bakınca da her bir ayak tabanında yükün yüzde altmışı topuğa, yüzde 40'ı tarağın ön kısmına yüklenir. 

Ancak ayak tabanında yer alan bu yapıların her biri diğerinden bağımsız olmaksızın müştereken iş görürler, işin azlığı/çokluğuna da bakılmaz. 
Niçin ona az bana çok yük bindiki demiyor topuk !

Kalp, barsak, damar, beyin, sinir...hangisini ele alsanız, orda ben yoktur, biz vardır, hep birlikte bütüne katkı sağlamak vardır, yüksünmeden işbirliği vardır, neden ona çok bana az sızlanması ve şikâyeti yoktur.

Ve sistemde her şey yerli yerincedir; barsak epitel hücresi dildeki tad tomurcuğununun yerinde olmayı aklından geçirmez, ben neden barsaktayım demez, işini yapar !

İlişkiler manzumesinden bakıldığında; insanlar, toplum ve devlette de işler böyledir, böyle olmalıdır.

Evrende ve yeryüzünde de bu işin dinamiği böyledir, düzeni böyle kurulmuştur.

Hiçbir şey sadece kendisi içün var değildir, sadece kendi içün yaşamaz. Meselâ; kendi ürettiği meyveyi tohumu kendi beslenmesi içün meydana getiren bitki/ağaç var mı ?

Ya da; kendisi içün koku salgılayan gül, çiçek; kendi kullanması içün su zerrelerini taşıyan bulut, onları denizden karaya sürükleyen rüzgârlar, kendini aydınlatmak ve ısıtmak içün çabalayan güneş var mı!

Yok değil mi ?

Tohum; güneşle, havadaki karbondioksitle, suyla, toprakla birlikte iş yaparak çiçeğe, bitkiye ağaca dönüşme yolculuğuna çıkıyor değil mi ?
 
Hepsi, birlikte birbiri ile barışık ve paylaşımcı...

Ne der canlara Hacı Bektâş-ı Veli; "bir, olalım, iri olalım, diri olalım"

Lâfı uzatmaya gerek yok,  Sâdî-i Şîrâzî  diyor ki:
“Tek bir yaprak, insanı mârifetullâh’a götüren bir divandır. Fakat ahmaklar içün bütün ağaçlar tek bir yaprak bile değildir.”
 

Düşünenler, ilim erbâbı, mütefekkirler; kâinâttaki düzeni, uyumu, hak ile yaratışı, kusursuzluğu görürler de, ya ahmaklar !

Bakınız Rabbimiz Mülk sûresi 3. ve 4. Âyetlerde ne buyuruyor: "Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmânın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? (3). Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.(4)"

Vesselâm.