16 Haziran 2022 Perşembe

Bahar ve güz... hazan ve hüzün !

Whatsapp ile Paylaş



Bir yılın mevsimlerine bakıldığında; doğada her bahar başlayan ve kış mevsimi ile sonlanıp, takip eden baharda yeniden aynı döngüyü başlatan bir devr-i daim görürüz.
Her bahar çekirdekten filize, çiçeğe, meyveye ve yeniden tohuma/çekirdeğe dönüş her yıl tekrar eder durur...

Mevsimlerin bu yıllık tekrarı ile doğadaki canlıların ve insanın doğum, gençlik, olgunluk, yaşlılık ve ölümü arasında bir paralellik gözler insan...

Baharın gelişi ile doğadaki bitkiler canlanır, rengâreng çiçekler göz alabildiğince yeşil zemini nakışlar, baharın cezbedici kokusu ve manzaranın ihtişamı, kuşları, börtü böceği neş'e ve coşkunluğa sevk eder...

İnsanın da çocukluk ve gençlik dönemi bahara benzer. Bu bahar evresi aklın, duyguların, arzu ve heveslerin gönülleri işgâl ettiği, hataların fütursuz ve hesapsızca yapıldığı, kimi zaman serkeş kimi zaman deli dolu ve düşüncesizce günü gün etme, anlık zevklerden kâm alma ve pür gaflet içinde geçirilen gençlik zamanları…

Bu gaflet hâlinden, deli dolu hesapsız dönemden sonra gelen olgunluk evresi, yaz mevsimi ile benzeşir insanlarda, bu olgunluk dönemi bir yandan meyve ve hasat zamanıdır, diğer yandan ise mesuliyetlerin üslenilerek gereklerinin yapıldığı ve sonraki nesiller için de çekirdek/tohum, yavru verme zamanı olarak geçirilir. Bu evre aynı zamanda olgunluğun getirdiği muhasebe, tefekkür ve idrâk, hakikâti anlama, manâ deryasına dalma evresi olup, şuurlu olarak sağlam durma, yere sağlam basma zamanıdır. Ancak bu evrede sahip olunan güç, kudret, bolluk ve zenginlikler aynı zamanda ihtirasları, arzu ve emelleri, kibri ve nice egoistik hâlleri kamçılayabilmeyi de potansiyel olarak içinde barındırır. 

Bu sebeplerle gaflet üzere  geçirilen yaz/olgun yaş zamanlarının ardından gelen sonbahar, ilerleyen yaşlılık evresi olarak bir hazan mevsimidir, gazellerin döküldüğü yaprak dökümü zamanıdır, sarı sarı yaprakların rüzgârların önünde sürüklendiği bu evre aynı zamanda kendiyle yüzleşme, aynaya bakma zamanıdır, belki muhasebe zamanı, belki de ah u zâr zamanıdır.

Bir yandan vakti zamanında çok değer verilen ve arzulanan,  uğruna yıllar harcanan şeyler akşam gurubu kızıllığında giderek uzayan gölgelere dönüşürler ve alacakaranlık ile kaybolur giderler. 

Ve öyle bir hazan mevsimi ki, yaprak dökümü ile etraftakiler, tanıdıklar, yaşıtlar bir bir kayan yıldızlar gibi  hayattan çekip giderler… (*) 
Sonbaharın renkleri, esen sonbahar esintileri, rüzgârlara kapılıp savrulan yapraklar, göçmen kuşların kafileler hâlindeki göçleri çok farklı his ve duyguları etkilerken bir garip hüznü de tetikler.

Sonbahar, ilkbahar ile başlayan bir devrin sona yaklaştığını her şeyiyle hatırlatır.
İlkbaharın lezzetlerinin tadı alınamaz olur hazan mevsiminde,  belki yaşanan tefekkür iklimi; gafleti, rehaveti, ihtirasları, uzun emelleri, heva heves ve arzuları bertaraf eder. 
İçinde yaşanılmış ömür olarak takdir edilmiş zaman diliminde, baharın yeşil örtüsü sarıya kızıla dönmüş,  sap ve saman olmuş (*), börtü böcekler de yok oluşa geçmişlerdir.

Artık tatlı rüyâdan uyanma zamanıdır insan için...
Sürekli bizim olduğunu, ebedi olarak içinde yaşayacağımızı sandığımız dünyâ ve içindekilerin bir bir yok oluşuna, zamanın kendisi hep taze kalarak herşeyi eskittiğine şahit oluşumuz, bu dünyada kendimizin de fani olduğu hakikâtini, idrâk edilen sonbaharda acımasızca yüzümüze haykırmaktadır !

Ve sonra doğayı kış mevsiminde beyaz bir kefen sarmalar !

Sonbaharın;  şâirlerin ve bestekârların ilham kaynağı olarak edebiyatımıza ve mûsıkîmize yansımaları vâkidir ve vücûda  getirilen eserler kültür hayatımızda hak ettiği yeri almıştır. 
Bu çerçevede, bahşedilmiş bir ikrâm olan ömr-ü azîzi izzetli yaşayamamış ve kadr ü kıymetini bilemeden heba etmişlerin hüznüne atfen yazılmış bir dörtlük ve bestesi:


Böyle mi geçecekti bir ömür hep ah u zâr
Sonbahar çabuk geldi, geçti gitti ilkbahar
Teselli etmedi hiç, ne yaz, ne de sonbahar
Sonbahar çabuk geldi, geçti gitti ilkbahar
__________
(*) "Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir" (Kehf sûresi, 45)

NOT:"Allah Teâlâ, 45. âyetteki teşbih ile dünya hayatının geçiciliğini, ibret nazarıyla bakan insanın, bir bitkide dahi kendi hayatının başlama, gelişme ve tükenip son bulma safhalarını açık bir şekilde görebileceğini belirttikten sonra, insana yaraşanın, dünyanın geçici zinetlerine aldanmak yerine, kısa süren dünya hayatında yapacağı iyi işlerle ebedî saadete erişmek olduğuna 46. âyette işaret etmektedir." (Diyanet Vakfı meali notu)