Muktedir veya muhalif, her kim ise ve eğer dosdoğru ise fikrine görüşüne başvurulur, istişare edilir...
Dosdoğru olanın, güzel ahlâk sahibi olanın tercihlerinin de zâten adil, makul ve genelin faydasına olduğuna cümle âlem onay verir.
Ancak kötülüğün def’i yerine menfaat teminini önceleyenler yok mu, işte onlar her zaman en önde olma çabası ve gayretindedirler, onların kötü ve kötülük umurunda değildir, menfaatleri nerde ise onlar orada bitiverirler.
Mecelle kaidesidir:
"Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır’’
"Def-i mazarrat, celb-i menâfiden evlâdır"
★
Dünyalıklara esir, ölçü tanımaz, hak hukuk önemsemez, ifsat ve isyan ahlâkını benimsemiş mürekkep yalamış câhillere göz mü yumulacak, görmezden mi gelinecek, ya da sadece dost meclislerinde konu mu edilecek ?
Bir gruba, bir görüşe, bir tarafa mensubiyet iddiasındakiler ile "nitelikli ve güzel ahlâklı insan" arasında bir ilinti ve bağ olduğu fikrine, mutlak manada katılmak söz konusu değil.
Bu yaklaşımı asgari düzeyde tutmak gerektiğini tecrübeler gösterince, beyan edilene, ben şuyum/buyum diyene kanma deminde olunmaz artık, yaşantıya fiile bakılır...
İddia ettiği, tarafında olduğunu söylediği fikri, görüşü, mensubiyeti, rozeti ne olursa olsun, rüzgâr gülü gibilerinin yönünün hep menfaate doğru döndüğünü, çıkar beklentilerinin böylelerini (var ise) güzel ahlâklarından uzaklaştırdığını etrafınızda gözlemlemişsinizdir.
Taraf mensubiyeti ile geçinen, savunduğu ile yaşantısı, fikri ile duruşu, görünüşü ve ahlâkı uyuşmayan, üç kuruşa duruşu değişen o kadar çok adem varki etrafta...
Etiketi, yaftası, rozeti ne olursa olsun...köprüleri geçmek içün dayıları ayı olur, düşmanları dost olur her zaman onların.
Taklacı güvercinler bile kuruşa takla atmakta bunlarla yarışamaz...
Fakir fukara edebiyatı yaparken, altın kaplama tabaktan yemek yeme pozu verirler... tevazudan bahseder, sahip oldukları ile hava atarlar...millî görünürken gayri millînin borazancı başılığını, propagandasını yaparlar...sömürgeciliğe ve sömürüye karşıymış nutukları atarlar, fırsat bulduklarında iliklerine kadar sömürürler...
Ve bunlar; muktedire yakın durmaya çabalar, kırıntı hesabı yaparlar, muhalif muktedir olunca ise hemen rota değiştirirler, dümeni dünün muhalifi günün muktedirine kırarlar...
Dün muhalif olduğuna bugün halef olanlar, dün taş attıklarına bugün gül verenleri de hep görmedik mi...
Evet, menfaatçinin mensubiyetine güvenilmez...onun tarafı, çıkarının olduğu yerdir, o yer ise devirden devire değişir...
Çıkarı içün dünki düşmanı bugün bağrına basan idiyotlar uygun iklimde mantar gibi çoğalıyor...
Hani söz meclisten dışarı, tenzih ile ifade edelim, "dürüstlük askıda yahut payimal"...ötekini eleştirenin kendine, taraf olduklarına bakması sözkonusu bile edilemiyor meclislerde..
Torpilden şikayetçi olanların acaba kaç tanesi işini gördürmek için torpil aramamış bulmamıştır, hayatı boyunca !
Böylelikle kaç kişinin kul hakkını yüklenmiştir acaba ?
Bir tarafa yaslanarak tarafgirlikle ikbâl hesabı yapmayan kaç kişi tanıdınız...?
Ötekinde görüp eleştirdikleriniz berikilerinizde de yok mu, yoksa size de yer açılmadığı/kalmadığı için mi muhalifliğiniz ?
Mevzu insan, mes'ele "nitelikli insan" kıtlığı "güzel ahlâk" sahibi insan kıtlığı ve "çıkarcı ve ahlâk yoksunu insan" çokluğu !
Çözüm eğitim...ahlâk eğitimi...ehil ve lâyık olanlarla birarada olmak...ince eleyip sık dokumak !
Ziya Paşa ne der bir beytinde:
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmazŞahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(İnsanın aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi, yaptığı işte görünür.)
Dosdoğru insan, güzel ahlâk sahibi insan yetiştirilmediği sürece, öteki beriki kavgası içinde, senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi lakırdılarıyla sürüklenir gideriz.
★
Hz. İbrahim'in ateşte yakılması için, bir vadi dolusu odunlardan alevleri semaya kadar yükselen ateş yaktıran Nemrud'un askerleri hz. İbrahim'i mancınıkla ateşe atacaklar....Bu esnada bir karınca ağzında bir damlacık su ile ateşe doğru hızlıca giderken, diğer bir karınca onu görüp sorar:
– Ne bu acele, nereye gidiyorsun?
– Görmüyor musun ? Nemrud, hz. İbrahim'i ateşe atacak. Vadideki ateşin sönmesine yardım için su götürüyorum.
– Senin bir damlacık suyun bu ateşe ne yapabilir ki?
– Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum belli olur.
★
Ey insan !
Tarafın hangisi ? İyiler mi, kötüler mi ?
Hayırdan mı yana, şerden mi...benden mi, bizden mi...helâl haram demeden, gözünü toprak doyurası, menfaat avcısı mısın, kanaatkâr ve paylaşımcı mı, ne taraftasın... Çıkarın nerdeyse sen orda mısın, rozet koleksiyonun mu var ?
Rengini belli etmeyenlerden misin !
Canın cehenneme !
Vesselâm.
★
İnsana yakışan güzel ahlâklı olmak, ya göründüğü gibi olacak, ya olduğu gibi görünecek...riyâkâr ve ikiyüzlü olmayacak, dosdoğru olacak "insan".
"...Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız."(Nahl sûresi, 93)