"İnsan" eşref-i mahlûk, insan rahman sûreti üzere yaratılmış, insan nefhâ-i ilâhiden müstefid olmuş, zübde-i âlem bir kıymet...
Bu idrak ile İnsan'ın kadr ü kıymetinin bilinmesi gerek.
Ona kıymet vermek, onu candan azîz bilmek gerek...
İnsan gerek; sırr-ı tevhidi, sırr-ı Settârı, nûr-i Gaffârı bilen insan gerek...
Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, bana nankörlük etmeyin ! (Bakara sûresi, 152) emr-u fermanını bilen gerek...
İşte "İnsan"ın hayata açılan penceresi...
"İnsan", huzurda ve huzur iledir, baktığı yer aydınlanır, yürüdüğü yol yeşerir, sözü sohbeti ferahlık, gülümsemesi neş'e verir, gamı kederi tasayı giderir...dosta güven, düşmana korku verir.
"İnsan"dan ırak olanlar hayata başka bir pencereden bakarlar...
Bîhaberdirler insanlıktan, avamî ve haramîler...
Çünkü bunlar âlem-i mâ'nâya hem â’mâ, hem de lâl ü ebkemdirler ...
Çünkü bunlar "can"dan bîhaberdirler,
ot-saman sevdası ardınca bir ömür boyu koşup gitmektedirler…
"İnsan"a "insan" gerek...insana insanlık etmek gerek...insanın kadr ü kıymetini bilmek gerek !
Peki sureta insanlar, insansılar/androidler ?
İnsanı değil de, onları duyan, gören, bilen; onlarla oturup kalkan, hemhâl olanlar mı...onlar hiç gelmesinler bu meydâne...!
Onlar; ya merâya, ya samalığa doğru yürüsünler yane yane...!
★★★
Bir kaside:
Medet ya sahibel meydân
Semâdan sırr-ı tevhidi, duyan gelsin bu meydâne,
Derûn içre bugün Allah, diyen gelsin bu meydâne.
Salâdır ehl-i irfâne, götürsün cânı kurbâne,
Bugün başını merdâne, koyan gelsin bu meydâne….
Bilenler sırr-ı Settârı, görenler nûr-i Gaffârı,
Cihânda şişe-i ârı, kıran gelsin bu meydâne.
Kamunun hâlıkı birdir, niçin bazısı kâfirdir,
Bu ne hikmet bu ne sırdır, bilen gelsin bu meydâne.
Gönül maksûdunu buldu, cihân envâr ile doldu,
Bugün Nûri imâm oldu, uyan gelsin bu meydâne
Semâdan sırr-ı tevhidi, duyan gelsin bu meydâne,
Derûn içre bugün Allah, diyen gelsin bu meydâne.
Salâdır ehl-i irfâne, götürsün cânı kurbâne,
Bugün başını merdâne, koyan gelsin bu meydâne….
Bilenler sırr-ı Settârı, görenler nûr-i Gaffârı,
Cihânda şişe-i ârı, kıran gelsin bu meydâne.
Kamunun hâlıkı birdir, niçin bazısı kâfirdir,
Bu ne hikmet bu ne sırdır, bilen gelsin bu meydâne.
Gönül maksûdunu buldu, cihân envâr ile doldu,
Bugün Nûri imâm oldu, uyan gelsin bu meydâne
★★★
Kelâmî Baba'dan bir şiir:
Cânı cânana kurban eyleyen gelsin bu meydâne
Soyup benliğini uryan olan gelsin bu meydâne
Soyup benliğini uryan olan gelsin bu meydâne
Bu meydân mekteb-i irfan cesaret edemez her can
Haset kin kibr u cehlini koyan gelsin bu meydâne
Haset kin kibr u cehlini koyan gelsin bu meydâne
Ne bilsin derdimi dertsiz olanlar anlamaz halin
Bu Allah derdidir âgâh olan gelsin bu meydâne
Bu Allah derdidir âgâh olan gelsin bu meydâne
Visâliyle diyen Allah, mürâî gelmesin kâfi
Riyâsız aşk ile Allah diyen gelsin bu meydâne
Riyâsız aşk ile Allah diyen gelsin bu meydâne
Uzatma dilini Allah deyen âşıklara zinhar!
Fezkürûnî (Bakara s.,152) emr-u ferman duyan gelsin bu meydâne
Fezkürûnî (Bakara s.,152) emr-u ferman duyan gelsin bu meydâne
Dilin bal bal demekle ağzına tat gelmez ey ihvan
Kamû âzaları Allah diyen gelsin bu meydâne
Kamû âzaları Allah diyen gelsin bu meydâne
Kelâmî kalbten Allah de seni dîvane sansınlar
Seherler zikredip lezzet alan gelsin bu meydâne
Seherler zikredip lezzet alan gelsin bu meydâne
★
Ve Yunus Emre demeli bize; o gören gözü, gönülü, haşr ü neşri, canı, candan içeruyu..
Yolum ötmez bu erkândan içerü
Nere varurısam gönlüm tolusınSeni kanda koyam bundan içerü
Beni sorman bana bende degülem
Sûretüm boş gezer tondan içerü
Beni benden alana irmez elümKadem kim basa sultândan içerü
Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksûdı bundan içerü
Kime dokundısa ol dost nazarıAnun şu‘lesi var günden içerü
Senün ‘ışkun beni bende alupdur
Ne şîrîn derd bu dermândan içerü
Süleymân kuş dili bilür didilerSüleymân var Süleymân'dan içerü
Niçe mezheb olur dînden içerü
Dînin terk idenün küfürdür işiBu ne küfürdür îmândan içerü
Nişân olur mı nişândan içerü
Meger Yûnus gözi tuş oldı dostaKi kaldı kapuda andan içerü