4 Eylül 2021 Cumartesi

Kendini ve evreni okumak...

Whatsapp ile Paylaş


Meyve çekirdeğinde gizli/sırlı olan müstakbel ağaç da güzel, filizlenen sürgün de güzel, meyve de güzel...

Hepsinde O'nun kudreti her şeyde O'nun dahli ve izleri var.

Hani nihavend şarkıda:
"Her yerde Sen, her şeyde Sen, bilmem ki, nasıl söylesem"  der ya !

Buyrunuz, bir hâne-teslim nihaved peşrevin ardından şarkıyı bestekârı Metin Güyer'den, sahibinin sesinden (!) dinlemeye...

Her sesin bir sahibi yok mu ? Sahipsiz ses bile çıkmıyor değil mi ? 
Nefesin sahibi, gırtlakta bulunan ses kutusundaki ses tellerini, iradesi vasıtasıyla titreştiriyor ve böylece kaç oktav sese hükmediyor. Hem de sadece ve sadece her insanda iki adet ses teli var, bunlar boyun bölgesinin ortasında, yutağın hemen altına yerleşmiş, soluk borusunun da hemen üzerinde yer alıyor, iki telli bir enstrüman ve nüans derecesinde tefrik edilebilen sesler ve tınılar !

Bulutta, rüzgarda, toprakta, suda; fizik ve kimya ilmi var, ilmin incelikleri sırlar var, muhteşem bir organizasyon ve düzen var.

Zigottan embriyoya giden süreçte moleküllerin ve genlerin muntazam bir mimari anlayışı ve bu kabiliyeti sergileme bilgisi ve yeteneği var.

Meterolojik olaylarda doğa kanunu sabitine bağlı ısınma ve soğuma, alçak yüksek basınç kaynaklı hava akımı, yağış oluşumu, denizden karaya bulutların yürümesi var, hepsi de bir ilmi sabit ve düzene tabi.

Oksijenin atmosferde ozona dönüşümü var, atmosferik iyon oluşumu var, canlılar için öldürücü özelliği olan güneş fırtınası kaynaklı elektron bulutunun, dünyaya erişmesini engelleyecek manyetik bir kalkan oluşumu var.

"Her yerde Sen, her şeyde Sen, bilmem ki, nasıl söylesem" 

Hayatın temeli karbon, oksijen, hidrojen azot ve suyun belirli bir düzen üzere bir araya gelmesi ile, inorganik alemden organik alemi oluşturmak var.

Saymakla biter mi ?
Ne okyanuslar dolusu mürekkeb, ne de ormanlar kadar kalem yazmaya yetmez...

"Her yerde Sen, her şeyde Sen, bilmem ki, nasıl söylesem" 

İlmi kadar bilir, görür, algılar insan, şu arama motoru Google'a bir kelime yazılınca bile ne çok bilgi döküyor önünüze...

İnsanın üzerinde yaşadığı dünya, ve bu dünyalık malzemelerden oluşmuş beden giysisi de bir ilim/bilgi/enerji ye göre oluşuyor, hem de sabiteleri değişmeksizin !

Su deniz seviyesinde 1 atm basınçta 100 santigrad da kaynıyor, 0 santigrad derecede donuyor, bu yasa hiç değişmiyor, diğerleri de öyle...

Standartlaşmış değerler ve normların belirlediği sınırlara mecburdur dünyamız ve içindekiler, ve güneş sistemi, ve galaksiler, ve evren...

Her şey bu ölçüler içerisinde gerçekleşir, özündeki kabiliyet sınırlarına göre iş ve eylemsellik halindedir...

Bize ise, kendimizden başlayarak okumak, işleyişi ve mekanizmaları kavramak, ilişkilendirmek; algılamak kalıyor...bunun için ise bilgi/ilim öğrenmek, ardından işleyen hikmeti görmek gerekiyor...

İrademizin belirli sınırları olduğunu, onun dışına çıkmanın imkânsızlığını da bilmek gerekiyor, sınır ihlâli yapanların duvara çarptığını da söylemeye gerek yok sanıyorum...

"Her yerde Sen, her şeyde Sen, bilmem ki, nasıl söylesem" !

"Söyleyen bilmez, bilen söylemez" diye bir söz de var; yine, "arif ol da anla", "arif olan anlar", yahut "arif O'nu/ânı seyreyler" sözleri de var hani irfân kültürümüzde...

Yâ'ni irfân tahsilin varsa, arif isen, her olgu ve oluşun ardını, hikmetini  görürsün, görünenin fiziko-kimyasal ve/veya biyolojik arda/arka plâna göre ortaya çıktığı ve daha ötesini/özünü, firaset/basiret ve akl-ı selim/akl-ı kâmil ile görür/sezer, algılar/anlarsın...

Erzurumlu İbrahim Hakkı ne güzel şiirselleştirmiş:
Hakkîn olıcak işler
Boşdur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut Ânı bul
Koy gafleti hâzır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…

Kendi varlığındaki düzen ve işleyişi "OKU"yanlar bu okumayı evrene kadar götürür. Bu okuma ile kendi ve kâinat neler söyler, neler anlatır neler,  değil mi ? !

Sözün özü mü, yoksa özün sözümü desem, bilmemki nasıl söylesem; Hz. Ali'nin meşhûr sözü ile mim koyalım: "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir"