29 Ekim 2020 Perşembe

Söz meclisden dışarı...Mesnevî'de kaplumbağa akrep metaforu...

Whatsapp ile Paylaş

 

Mevlânâ'nın Mesnevi'sinden alıntı kaplumbağa ile akrep hikâyesi mevzuya girizgâh olsun:
Akrep ırmak kenarında dolaşırken bir kaplumbağa akrebin yanına gelir ve sorar:
-“Burada ne yapıyorsun ?”
Akrep:
-“Irmağın karşı yakasına geçmek için bir çare arıyor, fakat bir türlü bulamıyorum. Yavrularım ırmağın öte yanında duruyorlar” der.
Kaplumbağanın analık şefkati ile çaresiz kalmış akrebe iyilik yapmak için;
-“Gel, sırtıma bin, seni karşıya, yavrularının yanına geçireyim.” der.
Akrebi sırtına alır ve karşıya geçirmek üzere su üzerinde yüzmeye başlar.
Tam ırmağın ortasına gelinmiştir ki, akrepte hareketlenme başlar. Kaplumbağayı sokmak arzusu uyanmıştır ve kaplumbağanın sırt kabuğuna iğnesini sokmaya çalışır.
Kaplumbağa:
-“Ne yapıyorsun akrep kardeş?”
Akrep:
- “Bir şey yaptığım yok, sadece kendi hünerimi gösteriyorum. Sen bana bir iyilik yaptın ya....”
Bunun üzerine kaplumbağa hemen suya dalar. Akrep de boğularak, akrepliğinin karşılığını alır.

Mevlânâ bu hikâyeyi kötü huylu, kötü tabiatlı insanların yapısı hakkında kendisine sorulan bir soru üzerine anlattıktan sonra (Farsça) şu beyitleri okur:
“Cahil, yakınlık gösterse de sonunda cahilliğinden ötürü seni incitir.”
“Ahmağın sevgisi, ayının sevgisine benzer. Onun kini sevgidir, sevgisi kindir.”
“Haydi, durmayın kötü nefsi öldürün. Bu hususta ihmâl göstermeyin. Onu diri bırakmayın. Çünkü nefis akreptir.”
☆☆☆
"De ki: Herkes kendi seciyesine, karakterine göre hareket eder. Rabbin ise kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.” (İsrâ Sûresi, 84)
☆☆☆
Yapay zekanın kendini var eden zekaya isyan ettiği zamanlara az kaldı galiba...

Fıtrî zeka ise zaten bu isyanlara meyyal...görüyoruz ki; kötü tabiatlı olanlarda zekâ, kendilerine imkân sunup geliştirenlere, bilgi yükleyenlere, az buçuk evrilince asilik ediyor...görüyoruz ki; zembille gökten indiği zehabına kapılan mahluklar etrafda arz-ı endam etmekte...

Ve bu bî-edeb kalıplılar hep varola gelmiştir insan topulukları içerisinde...

Bu marazî duruma ister nânkörlük denilsin, ister şişirilmiş ego, ister hazımsızlık ne farkeder... aşağılardakinin azıcık yükselince başının dönmesi yahut ne oldum delisi olması, ya da "vay be meğer ben..." megalomanlığı rüzgârına kapılması muzilana yakışır ki, bu mahlukların kalıpları insan olsa ne farkeder !

Hazımsızlık ve sindirim bozukluğunun sebepleri arasında; hızlı ve çiğnemeden aceleyle yutulan lokmalar yanında, bulmuşken acele yeme telaşı ile, hava yutmak da sayılabilir. Hava ile karın şişliği ardından, kalp çarpıntısı, karın ağrısı, karın gurultusu, kabızlık yahut ishal...
☆☆☆
Yemek yeme adabı olur da, adam olma adabı ve metodolojisi olmaz mı ?

Usta, çırağına meslek öğretirken hal ve gidişine, tabiatına bakmaksızın icazet verirse, dünün çırağının ayakları yer tuttuğunda ustası dirsek yemeyi göze almalıdır.

Pagan ahlâklının egosunu havalandıracak her kazanım küstahlığa, ukalalığa, hırsızlığa, zirve yolu için her şeyi mübah görmeye, zalimliğe, şahsi hesapları için adam kullanmaya, aşağılık davranış kalıpları... ve saireye kapı aralar !

Ehil olmak başka, ehliyeti olmak başkadır...
Her ehliyetli ehil midir acaba.? Ehliyet ehil olmayana verilmeli mi ?  Ehliyet sürücü olmaya yeter mi ?

Adamlığa aday olanların arasına karışmış ahlâkı defoluları ayıklama titizliği; toplumların, sektörlerin ve müesseselerin istikbâli ve hedefleri açısından çok mühimdir.

Bu seçicilik bilhassa toplumun belirli meslek gruplarında olmazsa olmaz şarttır, bu öncelikli mesleklerin başta gelenleri: mülkiye, adliye, tıbbiye, askeriye ve talim-terbiye...dir.

Kişilerin kendilerini pazarlamak için dizdikleri vitrine bakılıp, davranış, karakter ve ahlâkına bakılmıyorsa, "işe ehil adam" yerine "adama göre iş" bulunuyorsa, ahbab-çavuş ilişkileri ile parseller paylaşılıyorsa, "ast" kalıplarındaki bir karaktere "as" rol biçiliyorsa kıyameti beklemeli !
☆☆☆
Bir toplantıda Resûlulah (S.A.V.) etrafındaki sahâbîlere birşeyler anlatırken, bir bedevî gelir ve sorar:
- "Kıyâmet ne zaman kopacak ?"
Resûlulah (S.A.V.) sözünü kesmez konuşmasına devam eder. Meclisde bulunanların bazıları Peygamberin bedevîyi işittiğini, sorusundan hoşlanmadığını, bazısı ise işitmediğini düşünür. Resûlulah (S.A.V.) anlatmakta olduğu mevzuyu bitirir ve;
-"Kıyâmeti soran nerede?" buyurur.
Bedevî;
-"Benim, buradayım ya Resûlullah ! "
Hz. Peygamber;
-"Emânet zâyi edildi mi kıyâmeti bekle !" buyurur.
Bedevî;
-"Emânet nasıl zâyi olur ? "
Resûlulah (S.A.V.) ;
-" İş, ehil olmayana verildi mi kıyâmeti bekle !" buyurur (1)
☆☆☆
Hani derler ya:
" Ehil olmayana beylik vermişler, önce babasını asmış !"
☆☆☆
Düşük ahlâklı, karaktersiz insanlar, hak etmedikleri bir statüye yahut titre sahip olunca ne oldum delisi olurlar. En yakınlarına, vakti zamanında elinden tutan ve bir yerlere gelmelerine vesile olanlara, ellerinden gelen kötülükleri yapmaya çalışırlar,  kaplumbağa akrep hikâyesinde anlatıldığı gibi !
__________
(1) Buhârî