Whatsapp ile Paylaş
Nerden başlasam mevzuya, bezm-i elestten mi, big-bangden mi, atık sudan gelen gametlerden mi, zigottan mı, ana şefkati ve merhametine sığınmış çaresiz bebeklik döneminden mi ?
Ya da yeryüzünde; aklına, bilgisine, makam ve mevkisine, titrine, nüfuzuna, variyetine güvenerek arz-ı endam ederken göğe ermeyen başını dikip burnu havalarda gezen "ben" zenginlerinden mi başlasam ?
Bir lokma ekmeğe muhtaç ve sefil bir hayat sürdürdüğü yardıma muhtaç geçmişini unutup, bugün kuş sütü de eksik olmayan ziyafet sofralarında olanların hep böyle sürecek bu safa diye düşündüğü ışıltılı dünyalarından mı bahsetsem !
Dünkü kompleksin üzeri bugünkü şatafat örtüsü altında gizleniyor belki...
Yahut "vay be" "ben neymişim", "var mı benim gibisi" gibi bu geçici ni'metlerin sınavından geçemeyen, ha bire sınıfta kalan zibidi soytarıları mı konu etsem...
Ya da bir işiniz düştüğünde kerhen "...tabi hallederiz" derken, kredisini öyle kolay kolay herkes için kullanmayacağı imajını verenlerin "cemaziyyel evvel"lerini ne çabuk unuttuklarını mı dile getirsem...
Daha önceki bir yazımızda konu etmiş idik, biz insanı eşref-i mahlûka biliriz diye...çünkü yeryüzüne öyle doğar...ancak dünya hayatı devam ederken ni'met ve imkân sınavlarına takılarak eşrefi muhafaza edemeyenlerin eşrefi gidince elde kalır mahlûkât !
Bu dünyayı düz ova sanma, tutturduğun düzen bozulmaz diyene asla inanma...
Gün gelir; güvendiğin dağlara kar yağar, güneşli sıcak günler ayaza döner, yeşil yapraklar gazel olur, tutunduğun dallar çürür, yaslandığın duvarlar çöker, dayandığın insanlar ölür, makam ve mevkin berhava olur, paran pul olur, karın dul olur...
Bunların hepsi dünyalılar için !
Geçmişe de geleceğe de tecrübî bakan gözler dün öyle bugün böyle olanları görür ve hatırlatır...
Mevzuya herkes kendi idrak seviyesinden bakar...
Ve her sonda, seyredenler vay be, işin aslını bilenler yerli yerince derler !
Unutma ! Eşrefi gidince "insan" artık mahlûktur, o kadar...