Whatsapp ile Paylaş
Şüphe bildiren, "tamam da, ama..", "fakat..." ile virgül konularak devam edilen cümleler şüphe kaynaklı bir karşı fikir, bir görüş ifade eder genellikle.
Ancak şüphe, düşünme melekesinin müteharriki olsa da, vesvese kapısına da komşudur.
Şüphe, zan kapılarını da aralayan bir esintidir.
İşte buyrun, sorular:
-Zannın nereye kadarı mübah ?
-Nereden sonrasında mekruh başlar?
-Zannın fazlasının haram olduğu sınırda durabilinir mi ?
"Bana göre", "sanıyorum ki..", "zannımca..." diyerek başlarken ", şeytan bunun neresinde" acaba !
Zan denen mefhumun derûnî mecrasındaki perdesinde canlandırılan sahne(ler) isâbetli de olabilir...ancak nerede otladığı bilinmeyen ineğin sütü içilmez, içilmemeli !
Bir parça siyanürün içine düştüğü suyu içer misiniz meselâ ?
Zan da, şüphe de, muvahhidin iç âleminde onarılamaz gedikler açan birer gülle hükmündedir !
Şüphe ile iman ise bir arada bulunamaz !
Yaratıcının zâtı hakkında zan edilemez !
Kişi tefekkür ile zannı birbirine karıştırmışsa, birini diğeri yerine bilmeden kullanıyorsa, iş sarpa sarıyor...
İç âlemi murâkebe, akla gelen şeyleri muhasebe, analitik yolla fikirleri ayrıştırıp ayıklama yolu seçilerek, gri alandan uzak durulabilir, değilse damarlarda dolaşan azazilin avı olmak, tezgâhına düşmek işten bile değil !
Su-i zan hakkında Rabbimiz buyuruyor:
“Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı ? İşte bundan tiksindiniz ! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”(Hucurat sûresi, 12)
Kimi insan ne yazık ki "sû-î zann"sız gün geçirmiyor ! Çiğ insan etini iştah ile yemekten çekinmiyor !
Sû-î zannı terk etmeyen kişi ise nasıl hüsn-i zan sahibi olabilir !
Hüsn-i zann sahibi olmayan insan yaratıcısından neler umuyor neler !
Ya eğrilmiş zannı doğrultacak iz'ân,
Yahut vicdansıza kurulacak mîzân...