Bak neler varmış neler
Âdem ol gör nimet(ler)i
Taneler var taneler
Oturdum sabahın seherinde, koyuldum seyre yerden göğe…
☆☆☆
İşte beş yıl önce yeyipte toprağa attığım şeftali çekirdeği hemen önümde, iki adam boyu ağaç olmuş…Hemen yanındaki kayısı ağacı da ona komşu olmuş…kavga da etmiyorlar küs te değiller !
Suyu da paylaşmışlar toprağı da…kökleri mi ?
Sarmaş dolaş, muhabbetle !
Akşamdan sabaha hasret kaldıkları güneşin ışıklarını içiyorlar kana kana, hem büyümek hem de oksijen üretmek için…
Bir metre ötedeki komşu badem ağacı da eminim dikme değil, o da yetme, yerden bitme…ya insan attı çekirdeğini ya kuşlar !
Gözümün önündeki bahçeden hayat fışkırıyor hayat…yerden göğe !
☆☆☆
Sağımda ceviz, vişne, kiraz, kara dut…Dal budak salmışlar yerden göğe, arzdan semâya…!
Sunmuşlar kendi geleceklerini etrafında olanlara, meyve ve çekirdekleriyle !
Kurda kuşa, börtü böceğe meyve ikrâm olsun, çekirdek ise soyları da kurumasın diye…
☆☆☆
Kayısı ve çekirdeği; biri laksatif (cıvıklaştırıcı/yumuşatıcı) diğeri pürgatif (katılaştırıcı)... kendi içinde dengeyi kurmuş.Kabızlara kayısı, ishal durumu olana çekirdek…birlikte denge !
☆☆☆
Beyaz giydi iseniz kara dutun altında dolaşmayın. Hiç şakası yok boyar…Hem şifa kaynağı dut…ağız yaralarına, aftlara dut şurubu satılır eczahânelerde.
Kara dutu yerken eliniz mi boyandı, hemen yaprağını kopartıyorsunuz, avuçlarınızın içinde ovcalayıp ezerek çitiliyorsunuz.
Aaa o da ne, elinizdeki boyayı çıkarmaya başladı !
Derde derman özünde !
☆☆☆
Ağaçların altındaki alanda sebzeler; domates, maydanoz, biber, salatalık, fasulye, kabak…derler ya anadır toprak !Ha bire veriyor verebildiği kadar, ikrâmdan geri durmuyor hiç !
Ya insan, ha bire alıyor, sağabildiği kadar…ni'met denizinde yüzüyor ya !
Bir de şükürsüzse...
☆☆☆
İpeksi ipiyle aşağı sarkıyor örümcek ağacın dalından. Saç teli kadar ince ipi karnının altındaki ağ bezinden dışarıya salgılayarak kendi ip merdivenini yapıyor.Kadayıf nasıl yapılır bilirsiniz !
O ömürceğin bizim tek gördüğümüz salıncak ipi aslında çoklu örgü ipi. Kadayıf telleri gibi teller kevgir gibi deliklerden salgılanarak oluşuyor, tüpten çıkan diş macunu gibi…!
O da ne ? Eyvah !
Sağ tarafında dört, sol tarafında tek bacak, topal örümcek.
Muhtemelen bir avcının elinden kurtulmuş, üç bacağını kaybederek…bir kağıt uzatıyorum, üstüne çıkıyor ve ağacın üzerine geri bırakıyorum, ayak altında kalmasın diye…
Yaşamaya devam etmeli, hayat hakkı var ve onu da ben vermedim ki alayım !
Hem ayak altında (!) dolaşan karıncalara da dikkat ederim. Oturduğum yerde dolaşan karıncaları yakınımda bulundurduğum kağıt rampa üzerine yürütür balkonun dışına, ayak altından uzağa taşırım, taşımalıyım, taşımalıyız…!
Yürürken de ayak altında kalıp ezilmemeleri için görmeliyiz onları, kafamızı boynumuza bukağı takılmış gibi havaya kaldırıp burnumuzun dikine gitme huyundan da vazgeçmeliyiz !
☆☆☆
Hem ben ondan güçlüyüm, o zayıf diye benim onu ezme hakkım yok, hem de onu görüp kollama sorumluluğum var !Dünya sadece bana, insana ait değil ki !
☆☆☆
Karıncalar mı !Kırıntı çöpçüleri; hem de yer altına götürüp depolama işiyle iştigal ediyorlar.
☆☆☆
Bitkiler âlemindeki teslimiyet, üretim ve ikrâm gayreti hayvânlar âlemine geçince azalıyor veya bitiyor !Hani bir tâbir vardır: "Hayvan işte"
Hayvan aç, gözü doymaz, kavgacı, rekabetçi, burası benim, bana ait mücâdelesini hiç terk edemiyor !
Ötekiye tahammülsüz, zayıf ve güçsüzü ezme/yok etme eğiliminde…
Yeme içme, biriktirme temayülü ile bir hoş…suyun başını ele geçirip su akarken ötekilere bırakmadan keseyi doldurma derdinde !
Ya insan !
Hııım, ve insan…!
Terk etmeli herzeleri…