Whatsapp ile Paylaş
İnsan odur ki ilim-irfan mektebine demir atsın, rahle-i tedris için diz kırsın
İnsan odurki edeb gergefinde nefsini motif motif işlesin
İnsan odurki tefekkür bahçesinin bağcivanı olsun.
İnsan odurki sırça köşklerde oturan okur-yazarlardan olmasın
İnsan odurki mazi büyüteci ile atîye baksın, çıkarımlarını toplumla paylaşsın.
İnsan odurki adem olmayı becerebildiğinde âdemiyyetin zirvesine çıkabileceğini bilsin.
İnsan odurki, Rabbine itaat, nefsine ve şeytani dürtülere muhalefet eder.
İnsan odurki,hakka hukuka riayet eder
İnsan odurki, makama paraya güce iktidara değil Allah'a güvenir/kul olur/tapar.
İnsan odurki dünyalık/beşeri korkular yerine Allah korkusunu koyar
İnsan odurki, sakîlliği terk eder naif ve nazîk olur.
İnsan odurki cehâleti ilim nûru ile kovar.
İnsan odurki âmiyane, argo, sövgü, yergi dilini terk eder; ihya, inşâ ve imâr edici dili hakim kılar.
İnsan odurki, nefret ve ayrıştırıcı söylem yerine birleştirici ve ihya edici söylem dili kullanır.
İnsan odurki sahte, geçici, ölünce dünyada terk edip gideceği şeyler yerine sahici şeylerle meşgul olur.
İnsan odurki, anlamayı anlatmaya tercih ile "İmâr, inşâ ve ihya"ya kendinden başlar.
__________
"Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın" (Fatır sûresi, 5)
"Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir" (Kehf sûresi, 45)
"Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız" (Yunus sûresi, 24)
"Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı" (Ankebud sûresi, 64)
"Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir" (Hadid sûresi,20)
"Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır" (En'am sûresi,70)
"Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez" (Muhammed sûresi,36)
"İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır" (Al-i İmran sûresi, 14)
"Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da, ahireti bırakıyorsunuz"(Kıyamet sûresi, 20-21)
"Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez" (Nahl sûresi, 107)
"Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak" (Yunus sûresi, 7)