Whatsapp ile Paylaş
İçimdeki ses kaç zamandır hiç susmadı biliyor musun ?
Meğer ne hatipmiş !
Bilmediği şey, anlamadığı konu yokmuş.
Felsefeden girip antropolojiden çıkıyor, sosyo-psikolojiden dalıp demografik dalgalanmalara bağlıyor.
Kulak kabartmıyorum desem yalan olur, ancak o kadar hızlı değişiyor, konudan konuya atlıyorki takip etmekte zorlanıyorum.
Analiz etmeye çalışıyorum yine de...taktik ve stratejisini anlarsam tedbir alabilirim, değilse kandırdıklarından olmak işten bile değil.
Kaynağına inmeye çalışıyorum...bu yol ve yordamı kullanan ne, kim ?
Bilinçaltı mı, belleğim mi, nefs mi, şeytan mı, yoksa karması mı ?
-Sen kimsin yahu, neden habire iç sesim olarak konuşuyorsun, fısıldıyorsun, diye sorunca diyorki;
-Ben sendeki egoyu kullanırım. Ancak sen var olduğunda ben varım, seninle hayat buluyorum, damarlarında dolaşıyorum.
-Peki nedir seni bu şekilde sürekli iç sesimmiş gibi konuşmaya iten, diyorum;
-Ben bunun için varım, irdelerim, sonuç çıkarırım, konuları usturuplu ve hince birbirine bağlar ve servis ederim sana, ikna edene kadar da bir çok veri sunarım, diyor.
-Seni susturmanın yolu var mı ? deyince:
-Meşguliyet, diyor.
İşte dananın kuyruğu bu, kopması lâzım, sen nefs/ego üzerinden konuşan şeytânsın. Çünkü fısıltılarının tamamına bakınca, süslü ancak boş şeyler olduğu anlaşılıyor.
Şerri hayr, haramı mübâh göstermeye çalışansın...
Fitne çıkaran, ara bozansın...
Şüpheciliğe teşvik eden, vehimlerinle esir alansın...
Sen şeytânsın,
sana kulak kabartmayacak, fısıltılarına kulak asmayacağım, vesveselerine ve vehimlerine gönlümün kapısını kapatıyorum...
Benden sana yâr olmaz, seni dost tutanlarla oyunlarını oynayabilirsin, defol burdan sana ekmek çıkmaz...
Hoşça kalma !
Boşta kal !
Sen huzurdan kovulansın !
Defol !