22 Mayıs 2018 Salı

Abbas turabî !...Abbas aciz...Abbas abdal / Muhammed Talha Efe

Whatsapp ile Paylaş
Sırtında yük, ayağında çarık,
Gönlü kapalı, baş gözü açık.
Kapalı kapıya bakıp bakıp,
Gönlünü eyler, seyreyler Abbas…
☆☆☆
Abbas’ı bir kapının önüne dikmişler . Eline bir anahtar vermişler.
"Aç ! " demişler.
"Aç bu kilidi, aç Abbas..." demişler.
Anahtar elinde, bakıp durmuş kapıya ahmak Abbas.

Ne elindekinin anahtar olduğunu bilmiş, ne kendinin ahmak olduğunu.

Kilidi zorlamış da zorlamış.

Açamayınca anahtara biçmiş kabahat elbisesini.

Seslenmişler, Abbas’a;
"Ey ahmak, anahtara kabahat donu biçme,
Dünya şarabını böyle kana kana içme...
Sen bu kalp ile, abdallar köyünden hiç geçme,
Hele anahtarı bırak, gönlünü temizle..."

Aciz Abbas…

Elinde tesbih, dilinde zikir,
Etrafa bakar, karanlık zifir.
İçtiği şarap değil, saf zehir,
Şarap der durur habire Abbas…

Nihayetinde;
Ah Abbas, aciz Abbas demişler. Elinden anahtarını almışlar.
"Sana bu kapı kapalıdır !" demişler. "Kıymetini bilmedin anahtarın" deyip, elini ayağını kesmişler.

Ahmak Abbas olmuş bir de Aciz Abbas… Bundan sonra ne elleri uzanırmış kapıya, ne ayakları gidermiş bir yere tapıya...

Ukba denizinde dalgalarla sürüklenir olmuş, kaybolmuş Abbas.
"Boğuldum Ya Rabb !" deyip yakarırken bir dümenci gelivermiş.
Halatı atıvermiş boğulmakta olan Abbas’a.
Abbas, kesilmiş elleriyle bu halatı nasıl tutarım diye, düşünüp dururken, dümenci seslenmiş;
-"Ey ahmak, ey aciz, ey abdal Abbas ! Bu halat el ile değil, dîl ile tutulur. Huuuu..."

Abdal Abbas...
Huu hu deyip deyip bahr-i ummanda çırpınır,
Zanneder ki kendisini bu halat kurtarır.
Her gelen dalgaya göğüs kabartır,
Derviş oldum sanır, bir kelâm ile...

Derviş Abbas, tutmuş halatı.
Bir çekermiş kendini yukarı,
bir bırakırmış aşağı.

Tabi ya artık halatı tutar olmuş ya !
Artık bilirmiş kendini ya !

"Ahmak Abbas, aciz Abbas, abdal Abbas" dermiş kendine.
Ama bilirmiş, çok çok aciz olduğunu. Ne kadar acze düşer ise, halata o kadarcık tırmanabileceğini...

Sonunda gemiye çıkmış derviş Abbas. Bir de ne görsün !
Aynı kapı, aynı kilit...
Kapı açık... ve içerisi bomboş.

"Madem kapının ardı boştur,  ne için bunca yıl koştur !" diye mırıldanır, derviş Abbas.

Yine seslenmişler Abbas’a;
"Ey derviş Abbas, biz sana anahtarı verdik, ama bu anahtar bu kapının mı dedik. Aç kalbinin kilidini Abbas !"
Bu kapı dünya kapısıdır.
Bu kapı rızık kapısıdır.
Onu zaten Allah sana açmıştır. Sen al bu anahtarı, kalbini aç ahmak Abbas, aciz Abbas, abdal Abbas"

Ârif'tir artık Abbas...! ?

Bilmiştir artık, "vâr" ile "yok"u,
Buldurmuşlar tek hakikat yolu.

Bezm-i elestten bilinir imiş Hakk
Sever imiş meğer her kulunu Hakk

Abbas yıkmış gönüldeki putunu,
Yudum yudum içmiş ilim sütünü.
Gece gündüz arar imiş  yüzünü,
Arar iken bulmuş kendinde Abbas..
Arar iken bulmuş kendini Abbas..
Ah Abbas, arif Abbas, turâb Abbas ...