Nûr suresi âyet 35* |
Ey gönül, âşk-ı Habîb'e mi düştü yolun
Söyle; yoksa, Tûfân-ı Nûh'a mı şahid oldun
Tutuştun külhân gibi, mahva uğramış gibi
Nûr-i Hudâ'ya bakan, Tûr daki Mûsâ gibi
Söyle, Hüsn-i Cemâl' i mi seyre koyuldun
Yoksa isyan ettin huzurdan mı kovuldun
Gözyaşların; sanki, bîçare âşıklar gibi
Gözyaşların; sanki, bîçare âşıklar gibi
Âh etme bülbül gibi, firarî "Hüd Hüd" gibi
Hakk'a Arz eyle hâlini, "An"da mahveyle özünü
Yabana atma sözümü, örtme gönlünün gözünü
Dalgalanıp durma öyle deryâlar gibi
Susuzlukta kurumuşsun sahralar gibi
Susuzlukta kurumuşsun sahralar gibi
"Bağ-ı cihân"ı Bir eyle, "serseri"ni has kul eyle
Dudak büküp bakma öyle...Bir'i oku Bir'i söyle...
Dudak büküp bakma öyle...Bir'i oku Bir'i söyle...
____________________
*Nûr, 35. Ayet:
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
☆☆☆
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâhun, el mısbâhu fî zucâcetin, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durriyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâsi, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).