11 Nisan 2018 Çarşamba

Kifâyet, basîret, liyâkat, dirâyet...

Whatsapp ile Paylaş
Makbûl olanı;
İlim adamında kifâyet, 
gönül adamında basîret, 
devlet adamında dirâyet...
Umerâda kabiliyyet.
Üdebâda edebiyyat.
Ukalâda firâset ve ma'kulât.

Olmasın sakın !
"Sabr"ın nihayetsiz
"Hoşgörü"n mesnetsiz
"Tevâzu"n hesapsız
Ve "saf"lığın mi'yârsız...

Uzak durmalı;
Ehliyet mahrûmundan, 
haysiyyet yoksunundan,
liyâkat yoksulundan...

Sokma meclisine;
Şımarık mecnûnu,
ahlâksız meşhuru,
varlığı meş'umu,
ve diplomalı cühelâ âlimi (!),
ve mendebûr sakîli...
__________
Sözlük:

Makbûl:kabul olunmuş, beğenilen, hoş karşılanan; geçer olan

Kifâyet:lüzumlu kadar olmak., yetişmek, bir işe yetecek kadar olmak

Basîret:önden görüş, kalbi seziş/görüş

Dirâyet:zekâ, bilgi; kuvvetli tecrübe sahibi olmak, fetanet; temkin ve tecrübeye dayanan akıl

Umerâ:emirler, beyler, yüksek rütbeli memurlar, yöneticiler

Üdebâ: edîbler, edebiyatla uğraşanlar

Ukalâ: akıllılar, akıllıolanlar. [bizde "ukala dünbeleği"nden kinaye olarak ve müfret şeklinde, bir şey bilmediği halde : "akıllılık, bilmişlik taslayan,akıllı geçinmek isteyen" mânâlarına kullanılır olmuştur]

Firâset:anlayışlılık, çabuk seziş

Ma'kulât: aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler

Mendebûr: hayırsız, işe yaramaz, aksi, pis

Sakîl: sıkıntılı, can sıkan, çirkin

Meş'um:Kötü, uğursuz, bahtsız

Mi'yâr: ölçü, kimyada ayıraç, bir şeyin hâlislik derecesini anlamaya yarayan âlet