İlim adamında kifâyet,
gönül adamında basîret,
devlet adamında dirâyet...
Umerâda kabiliyyet.
Üdebâda edebiyyat.
Ukalâda firâset ve ma'kulât.
Olmasın sakın !
"Sabr"ın nihayetsiz
"Hoşgörü"n mesnetsiz
"Tevâzu"n hesapsız
Ve "saf"lığın mi'yârsız...
Uzak durmalı;
Ehliyet mahrûmundan,
haysiyyet yoksunundan,
liyâkat yoksulundan...
Sokma meclisine;
Şımarık mecnûnu,
ahlâksız meşhuru,
varlığı meş'umu,
ve diplomalı cühelâ âlimi (!),
__________
Sözlük:Makbûl:kabul olunmuş, beğenilen, hoş karşılanan; geçer olan
Kifâyet:lüzumlu kadar olmak., yetişmek, bir işe yetecek kadar olmak
Basîret:önden görüş, kalbi seziş/görüş
Dirâyet:zekâ, bilgi; kuvvetli tecrübe sahibi olmak, fetanet; temkin ve tecrübeye dayanan akıl
Umerâ:emirler, beyler, yüksek rütbeli memurlar, yöneticiler
Üdebâ: edîbler, edebiyatla uğraşanlar
Ukalâ: akıllılar, akıllıolanlar. [bizde "ukala dünbeleği"nden kinaye olarak ve müfret şeklinde, bir şey bilmediği halde : "akıllılık, bilmişlik taslayan,akıllı geçinmek isteyen" mânâlarına kullanılır olmuştur]
Firâset:anlayışlılık, çabuk seziş
Ma'kulât: aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler
Mendebûr: hayırsız, işe yaramaz, aksi, pis
Sakîl: sıkıntılı, can sıkan, çirkin
Meş'um:Kötü, uğursuz, bahtsız
Mi'yâr: ölçü, kimyada ayıraç, bir şeyin hâlislik derecesini anlamaya yarayan âlet