Whatsapp ile Paylaş
Yeryüzüne atılmış olan insanoğlu öyle bir hastalığa düçar olmuş ki; "ben" hastalığı.
Hastalık etkeni vesvas. Sahib oldukları (!) ile...yek diğerine üstünlük taslama, tepeden bakma (!) hastalığı...
Vesvasın hak ve hakikatten uzaklaştırma adına kullandığı bu enstrümanların insanı elitleştiriyor, üstünlük kazandırıyor, münevver kılıyor zannı ne basit, ne tuhaf, ne cahilâne...anlayana !
Yok yok ! bunlar eğreti duruyor sırıtıyor, üstünden akıyor insanın.
Zelil olan ne taksa da aziz olsa acep...
Burdaki âlet-edevat vasıtaları hayatı kolaylaştırıyorsa ne a'lâ; kul hakkı, haram, kibir vesilesi yahut vasıtası ise çok fena...
Hani şöyle röntgen filmi yahut ultrasonik inceleme, MR gibi bir cihaz olsa, onunla ruhun durumu (büyük gayretlerle oluşturduğumuz manevî bedenimiz) fotoğraflanabilse...kişi içindeki kendini, akı/kara'yı, griliği bulanıklığı(yalanı dolanı sahteliği ikiyüzlülüğü v.s. ile) görse, bu hâli ile poz vermek ister mi ?
Ya da bunu "işte ben !" deyip âleme ilan eder mi ?
Toprak testi içindekini sızdırır !
Duruş ve davranış iç âlemin hâlini yansıtır.
Maske takacaksa bari iyilik maskesi taksın, "ben"inin kirleriyle dolaşmasın insan, belki içine sirâyet eder !
☆☆☆
Ak ile karanın ortaya çıkacağı gün elbet gelecek ve orada herkes kendi ile yüzleşecek...
Behlül Dânâ'dan bir kıssa ile mim koyalım:
Behlül'ün kabristandan ayrılmadığını görenler sorarlar;
-Kimi bekliyorsun Behlül ?
-Beni dolandıranı, benden çalanı bekliyorum, nereye kaçarsa kaçsın sonunda buraya gelecek...aramaya ne gerek !
Vesselâm...