Whatsapp ile Paylaş
Öğrenmek bilmenin, bilmek üretmenin anahtarıdır. Dünyada öğrenilecek o kadar şey varki !
Bugünün dünyasında üretilen bilgi çok astronomik düzeylerdedir. Bilginin üretim hızının yanında dağıtım ve paylaşım hızı ve şeklide e-iletişim vasıtaları sayesinde astronomik düzeylere erişmiştir ve baş döndürücüdür. Bugün dünyada üretilen bilgi her üç yılda bir neredeyse mevcudun 1 misline çıkarılmaktadır. Bir başka ifade ile her yıl bir önceki yıla göre artış oranı %30 dur. Bilgi üretiminde ülkeler sıralamasına bakıldığında ise, yeni bilgilerin %40’ının kaynağı Amerika birleşik devletleridir..
Dünya’da yılda yaklaşık 5 Exabyte‘lık bir bilgi üretildiğini farklı kaynaklar ifade etmektedirler. Bu 50milyar adet time dergisine denktir.
Peki exabyt nedir ? 1 Exabyte 1024 Petabyte, 1 Petabyte=1024 Terabyte, 1 Terabyte=1024 Gigabyte demektir.
Üretilen bilgiyi yıllık 5 exabyt (2500 katrilyon byt) olarak kabul ettiğimizde, 6.5 milyar civarında olan dünya nüfusunun kişi başına düşen, yıllık üretilmiş bilgi miktarı 800 Megabyte’a karşılık gelmektedir. Tüm dünyadaki kişileri okur yazar kabul edersek, kişi başına üretilen günlük bilgi miktarı 2.2 MByte’dır. Bu kadar bilgiyi öğrenmek için dünyadaki her insanın günde en az bin sayfa kitap okuması gerekecektir.
Devam edelim;
Dünyada her yıl 80 milyar fotoğraf, 2 milyar rontgen filmi çekilmektedir, ABD’de günde 15 trilyon sayfa çıktı üretilmektedir, 1999 yılında 2,5 milyar CD üretilmiştir, 2000 yılı itibarı ile 14.5 milyon civarında “alan adı(=hostname)”i olan internet sitesi mevcuttur. İnternet ortamında “Yüzey web”de yaklaşık 2.5 milyar belge(döküman), “derin web”le birlikte yaklaşık 550 milyar belge yer almaktadır. Bu üretim her yıl artarak devam ediyor.
Bu bilgilerin tamamını öğrenmek mümkün olmadığına göre, ilköğretimden yükseköğretime kadar her seviyedeki eğitim kurumu bilişim çağının gereklerine göre yeniden yapılandırılmalıdır. Çoğu gelişmiş ülke 20 yılda bunu gerçekleştirmiştir. Bu sistemde temel bilgiler verildikten sonra öğrenciye, bilgiye ulaşma yolları öğretiliyor. Öğrenmeyi öğrenmek yolu ile, bilişim okur yazarı olan yeni öğrenci tipi bilişim çağına ayak uydurmuş olur. Türkiye 10-20 yıl gecikmiş olsa bile son yıllarda eğitim öğretim yılında ilköğretim birinci kademesindeki çeşitli dersler için uygulamaya konulan öğretim programları bilişim toplumunun gerektirdiği donanımlı bireyleri yetiştirme yönünde atılmış önemli bir adımdır.
Bu kadar bilgileri kitaplarda, dergilerde veya başka basılı materyallerde saklama imkanı yoktur. Dünya’nın en büyük kütüphanesi Amerika’daki Washington kongre kütüphanesidir. Bu kütüphanede 128 milyonun üzerinde basılı materyal bulunmaktadır. Bunlar yaklaşık 850 km uzunluğundaki raflarda saklanmaktadır. Bir yılda üretilen bilgileri insanların kütüphanelerde basılı materyallerde saklaması gerekse idi, dünya’nın en büyük kütüphanesinden her yıl en az 500.000 tane kurmak gerekecekti. Yani her yıl 64 trilyon kitap, ve bunları saklamak için 425.000 kilometre uzunluğunda raf imal etmek gerekmektedir. Bu ise her yıl için dünyanın çevresini yaklaşık 10 kere dolanan raf demektir. Ancak bilgisayar çağının sunduğu imkanlar ile üretilen bilgilerin %92’si bilgisayar hard disklerinde saklanmaktadır.
Gelelim bu bilgilerin dünyada dolaşım ve paylaşım miktarına !
Bilişim çağı olan günümüzde bu üretilen bilgilerin tamamına yakınına (telefon, radyo, televizyon, internet gibi) elektronik yollarla erişilmekte ve paylaşılmaktadır. Üretilen yıllık bilgi (5 Exabyte), yılda 3.5 kere dünyayı dolaşmaktadır. Yani 18 Exabyte bilgi elektronik yollarla insanlar arasında gidip gelmektedir. Bu bilgilerin çoğu telefon vasıtasıyla geri kalanı ise e-posta, kısa mesaj (SMS), web sayfası yoluyla iletilmektedir. Dünya’da her gün 50 milyar e-posta (e-mail), 13 milyar istenmeyen e-posta (SPAM) ve 10 milyar kısa mesaj (SMS) gönderilmektedir. Yılda web ortamından 170 Terabyte’lık bilgi paylaşılması demek dünya’nın en büyük kütüphanesi olan Kongre kütüphanesindeki bilgilerden 17 kat (2.2milyar adet basılı kitap) daha fazlasının dünya insanlığının istifadesine sunulması demektir
Bugün insan bilgi ve teknoloji ile o kadar içiçe ki, amerika’da yapılan bir çalışmaya göre yetişkinler bir ayda; 16.2 saat telefonda konuşuyor, 90 saat radyo dinliyor, 131 saat televizyon seyrediyor, 25.5 saat evde 74.5 saat işyerinde olmak üzere 100 saat internete bağlanıyor. Yine Amerika nüfusunun yarıdan çoğunun interneti kullandığı ifade ediliyor.
Teknolojiyi kim üretiyor kim tüketiyor diye yapılan araştırmalar ve verilen istatistikler dünyada bilginin ve teknolojik gücün hangi ülkelerin elinde olduğunu da gösteriyor.
Bilim ve teknolojide; bilimsel yayın sayısı, uygulanabilir patent başvurusu, İleri teknoloji (nanoteknoloji) ürünü imalatı ve ihracatı ve Gayri Safi Milli Hasılada AR-GE (araştırma-geliştirme) ye ayrılan pay. gelişmişliğin en önemli göstergeleridir
Bugün bir yılda alınan uluslararası patent sayısı: ABD de 19701, AB de 16106, Japonya’da 13557, Almanya’da 7466, Güney Kore’de 839, Çin’de 184, Tayvan’da 108 ve Türkiye de 7 dir.
Patent sayıları ülkelerin nüfusları ile oranlandığında Japonya’da her 100 kişiden 10.6sı, ABD de 6.8 i, AB de 3.4 ü, patent başvurusunda bulunmuştur.
Yani dünyadaki yeni icatların % 37 si ABD de, % 29 u AB de (toplam 27 ülkede tarafından), % 18 i Japonya tarafından yapılmaktadır.
Gelişmişliğin en önemli göstergesi olarak ülkelerin Gayri Safi Milli Hasıladan (GMSH) AR-GE (araştırma-geliştirme) ye ayırdıkları paya gelince:
Türkiye’de 2006 yılında GSMH sının sadece 0.57 si AR-GE(araştırma geliştirme)ye ayrılmışken bu oran israil’de % 4.7,İsveç’de %4.2,Japonya’da % 3.5, ABD de % 3.4 Güney Kore’de % 3.0, Almanya’da % 2.9’dır.
Dünyadaki bilimsel yayınların İngiltere’de 8.83, Almanya’da 8.13, Fransa’da 5.75 , AB toplamı ise 38.08 iken Türkiye’de bu oran % 1.34 dür
Dünya ileri teknoloji ürünü ihracatının AB ülkeleri % 31.93 ünü yaparken Türkiye sadece % 0.06 sını yapabilmektedir. İhracatımız içindeki ileri teknoloji ürününün oranı ise sadece % 2 gibi çok düşük seviyededir.
IBM’in dünyanın değişik ülkelerinde bulunan 8 laboratuarında çalışan 5’i Nobel ödüllü 5.000 bilim adamının sürekli yeni projeler ve ürünler geliştirme çabası içinde olduklarını biliyormusunuz ?
Bırakın ABD’yi AB’yi Japonyayı ! Yukarıdaki IBM şirketinin rakamları bile teknoloji üretmenin arkasındaki bilim adamı gücünü gösteriyor.
Rakamlardan da kolayca anlaşılacağı gibi dünya istatistiklerinde ülkemizin bilim ve teknolojideki yeri en alt sıralardadır. Türkiye nüfus yoğunluğu itibarı ile dünyanın %1.1’ni oluşturuyor, fakat buna karşılık dünyadaki bilimsel ağırlığı yönünden % 1.34, ünü oluşturmaktadır
İnsan aklı bilgiyi, bilgi teknolojiyi üretti, teknoloji bilgi üretme ve yayma hızını astronomik düzeylere çıkardı ve bilmenin getirdiği güç ve iktidar ile dünyada bilgiyi elinde tutanlar egemen oldular. Güncel olduğu için ifade etmek lazım, terör meselesinde ihtiyaç duyduğumuz “anlık istihbarat” desteğini vermeyi vadeden ülke bu gücünü sahip olduğu bilgi dolayısı ile teknolojiden almıyor mu ?
Dünyada bilgi-teknoloji alanında gelişmiş devletler, her sektörde (kamu-özel) bilgiye yatırım yaparak bu noktaya gelmişlerdir.
Burada en büyük sorumluluk ve rol görevleri bilgi üretmek ve bilimadamı–araştırıcı yetiştirmek olan üniversitelerimize düşmektedir, önce üniversiteler çağdaş bilgi ve donanımlara sahip bilimadamları istihdam edecek, sonra mevcut bilim-teknoloji politikalarını gözden geçirip kendilerini yenileyerek çağdaşı olan gelişmiş üniversiteler seviyesine getirecek, bu arada devlet ya da hükümetler bilim-teknik araştırma kurumlarının (Üniversiteler, İleri teknoloji Enstitüleri ve TÜBİTAK) ayağa kalkması için de AR-GE’ye ayrılan GSMH payını gelişmiş ülkelerdeki düzeye (%0.7’den %2.5-3.5’e) çıkaracaklar, ancak o zaman bilgi çağını yakalamak için koşmaya başlayacağız.
Beyin göçü beyin gücüne dönüştürülür, akademik özgürlük, araştırma altyapısının inşası ve bütçe imkanlarının iyileştirilmesi de beraberinde sağlanırsa, başarı beraberinde gelecek, yarınlarımızda yeni ufuklar açacaktır.
Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi, Prof.Dr. Mehmet Doğan bir yazısında diyorki: “Dünyanın önde gelen üniversiteleri yalnız bilim üretmekle kalmaz, bilimin teknolojisini de yapar. Diğer bir ifade ile üretilen bilimi toplum ve insanlık yararına teknolojik ürüne dönüştürür. Bir yandan bu teknolojiyi endüstrinin hizmetine sunarken, diğer yandan da bu teknolojiyi uygulayacak nitelikli mezunlar yetiştirir. Bu görevlerine ek olarak da konferanslar, kurslar, danışmanlık hizmetleri ve yeni yayınlarıyla sürekli olarak toplum ve endüstrisinin ihtiyacını karşılar. Bu açılardan bakılınca üniversite bir yandan toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanları yetiştirirken, buna paralel olarak da temel bilimler ve uygulamalı araştırmalarla yeni bilgiler üretir ve toplumun hizmetine sunar.”
Hoca(Prof.Dr. Mehmet Doğan) bir başka yazısında “Üretmeden tüketmenin doğal sonuçlarının bilincinde olmalıyız. Bilim ve teknoloji üretimine katkımızı artıracak tüm olanakları seferber etmeli, zamanımızı ve desteğimizi asıl üretim artışı yönünde kullanmalıyız. Ülkemizde neredeyse herkesin elinde bir cep telefonu, imkan bulanlar internete bağlanıyor, yani çok iyi tüketici olabiliyoruz. Hiç birinin gelişimine katılmadığımız gibi verici cihazların tamamını ithal ediyoruz. Hiç olmazsa bilgi teknolojilerini onların esiri olmadan verimli kullanabilmeliyiz.” diyor.
Şirketlerimiz, firmalarımız, sanayicimiz, yatırımcımız, üniversitelerden AR-GE desteği bekliyor, patentli ürün geliştirme bekliyor, yeni bilgi ile yeni teknoloji üretmenin kılavuzluğunu bekliyor: Yerli gece görüş sistemi, yerli uydu destekli navigasyon sistemi, yerli uydu ve GPS, yerli cep telefonu, yerli robot teknolojisi, yerli tıbbi görüntüleme cihazları, kullandıklarımızdan binlerce kat hızlı yerli bilgisayarlar, damarların içinde ilerleyerek hastalıkları tedavi edecek yerli nano aygıtlar, organların içinde ameliyat yapabilecek robotlar, betondan daha dayanıklı yerli plastik binalar, hareketleri şarj edilmiş elektrik ile sağlanan yapay kaslar, çok daha hafif ve gelişmiş yerli silah sistemleri, (IBM’in İntel’in yaptığı gibi) yerli mikroçip ve ve ve listeyi uzatmak mümkün. Türkiyedeki Patent başvuru sayısını ve yayın sayısını yukarıda vermiştik, patent başvurusu yapacak bilimadamlarımıza çok ihtiyaç var...
Bilimadamlarına ve bilim kurumu yöneticilerine bilgi ve teknoloji üretimi konusunda çok iş düşüyor, çok çalışmak lazım, zaman terleme zamanı.
Mesele, millet olarak sahip olduğumuz üstün özelliklerimizi bir araya getirerek sinerji yaratmak, mevcut kapasiteyi iyi kullanmak, işlemeyen mekanizmaları işletmek, çalışmayanı çalıştırabilmektir, bunun için de devlet desteğine ihtiyaç yok değil mi?
___________________
Kaynaklar:
M. Emin KÜÇÜK
“Internet, Bilgi Erişim ve E-Kütüphaneler” Süleyman
Demirel Üniversitesi Kongre Merkezi’nde verilen konferans notları, Isparta Mart 2002.
B. Güneş, Enformasyon üzerine, Telekom Dünyası, Ekim 2005, http://www.diaturkiye.com/forum/viewtopic.php?p=6090
Prof. Dr. Mehmet DOĞAN ÜNİVERSİTELERİMİZ ve TEMEL SORUNLARI Hacettepe Üniversitesi Ankara – 1996 http://yunus.hacettepe.edu.tr/~dogan/37.html
http://www.emrahseker.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=38
http://www.haberalemi.net/haber_detay.php?haber_id=34548
http://ab.org.tr/ab03/sunum/14.dochttp://strateji.cukurova.edu.tr/EGITIM/ortas/19.php