19 Aralık 2017 Salı

Fizik-Metafizik, Furkan, Farukî...

Whatsapp ile Paylaş
Aslında fizik ve metafizik ikilemi yok. Ya'ni zâhirde baş gözü ile görülebilen madde "fizik" ve maddedeki hakîkat/öz/cevher/totipotenz olan, bâtın, mânâ: "metafizik" dedikleri.

Gerçekte et ve tırnak, iç içe dış dışa iki kavram.

Meta genellikle latince bir önek şeklinde kullanılır; ....'dan sonra gelen, sondaki, sonraki mânâsında.

Ancak bizde anlam kaydırılarak "öte, ötesindeki" mânâsına kullanılıyor…

Sekülarist bakış açısını kanıksatmak, manevîyatı ikilem(dualistik bakış) üzerine bina ederek, tevhidî enfeste edecek şirki, 'şirk-i hafi'yi, zihin dünyasına ekmek üzere kimi çevrelerin bilinçli olarak kullandığı bir kavram olan metafizik, farkında olmayarak dağarcığımıza girmiş...mesela fizik âlem, metafizik âlem şeklindeki terminolojik kullanıma kimi sosyal bilim dallarında da maa-t-teessüf rastlıyoruz.

Lisana yerleşen ve kelimelere yüklenen mânâ itibarı ile şekillenen zihin dünyasında metafizik âlem deyişi, onların yaklaşımı ile fizik âlemin dışına, ötesine atılan, dünyamızdan uzaklaştırılmış bir maneviyatı, çoğu zaman da "tanrı" yı işaret ve ifade etmek için kullanılıyor, ne yazık ki !
Halbuki biz  yaratıcımızın ez-Zâhir ve el Bâtın olduğunu, şah damarından yakın olduğunu, faili mutlak olduğunu, 

"O'nun ilmi dışında yaprak bile düşmez"(En'âm suresi, 59)
âyetini biliyor, iman ediyor ve görüyoruz.

O halde fizik ve metafizik dualistik anlayışını terkederek, tevhidî bakış ve anlayışı kirleten bu terminolojiyi dağarcığımızın çöplüğüne atmamız, gizli şirkten kurtulmamız elzem !

Biz inanırız ki; mânânın zâhir olması için araç olan madde, mülkün tasarruf hakkını elinde bulunduran mânâya muhtaç. 

Mânâdaki totipotent ne ise maddede zahir olan ona göre belirir,görünür, davranır...

Mânâ maddenin mutasarrıfı iken maddeye esir, köle olamaz, hizmetkâr olamaz, mahkûm hiç olamaz, olmamalıdır.

Mânâ, daha basit bir misal ile; şekerli suyun şekeridir, ona vasıf kazandırır, dışardan görülmez, suyun özünde, sinesinde yerini almıştır.

Mutasarrıfı mutazarrır etmemek lazım.

Madde mânâ ile et ve tırnak mesabesinde iken, tefrik etmemeli, tuzağa düşmemeli, mânâyı metafizikleştirmemeli, öte tanrı anlayışını sahiplerine iade etmeli...

Ve deriz ki; mutazarrır olan marazı kendine yaparken, gerçekte mutasarrıf bundan asla etkilenmez.

Etkilenmez amma bu marazdan da hoşnut değildir, rızası yoktur.

Ve günü gelir;
mizan kurulur ak koyun ile kara koyun ortaya çıkar. Öteleştirilenin hakîkatte beride olduğu anlaşılır !

Gel ey akıllıyım diyen,
gel ey akıllı geçinen insan;
aklının sana ettiği oyunların farkına varanlardan ol ki, sana da "Faruk" desinler.

"Furkan" bu yüzden seni muhatap aldı..

Faruk olamıyorsan hiç olmazsa "Farukî" ol !
Onlar ya'ni Farukîler ki; sâdıklardır salihlerdir.

Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun! (Tevbe suresi, 119).