14 Aralık 2017 Perşembe

Dünyamızı âbâd ya da berbâd etmek !..israf kültürü

Whatsapp ile Paylaş
Bilmem düşündünüzmü hiç, hayvanların giysileri de yok gardrobu da yok !

Her gün uyanınca, bugün ne giysem acaba
?...diye düşünüyorsunuzdur, yahut bazen akşamdan, ertesi gün giyeceklerinizi planlayıp denemişsinizdir filhakika...

Günümüzde orta halli insanların bile gardropları rengâreng yazlık kışlık giysilerle dolup taşıyor...

İndirim sezonlarında çarşı pazarlar
çantaları taşımakta zorlanan alış veriş yapmış insanlardan geçilmiyor...

E-ticaret hacmi giderek büyürken kargo firmalarının iş hacmi giderek artıyor. Türkiye'de e-ticaret sektörü  2016 yılında yüzde 24 oranında artış göstererek 30.8 milyar TL'lik büyüklüğe ulaşmış.

Renk, beden, drop ve model seçimi ile
verdiğiniz siparişiniz, kapınıza kadar geliyor artık, çarşı pazar dolaşmaya, yorulmaya gerek kalmadan.

Hali vakti yerinde olanların ise bunu iyice abartmış durumda olduklarını okuyoruz, duyuyoruz...
Artık mekânlarda, ikametgahlarda bir de giyinme odası tercih sebebi olmaya başlamış...
Giyinme odası ise adeta bir mağaza; kişi başı onlarca ayakkabı-çizme-bot-terlik-spor ayakkabılar, gece-gündüz kıyafetleri, spor giysiler, balo-kokteyl-protokol giysileri, kürkler, mantolar, kabanlar, kıyafetlere uygun takılar...ve...ve...ve !

Medya ve iletişim araçlarının sunduğu görselin cezbediciliği ve erişimin kolay olması, bir yandan israf kültürünü yerleşik hale getirirken bir yandan da yaygınlaşmasına sebep oluyor...
Şekli, boyu, simâsı, ten rengi değişmeyen insan, bedenini kılıktan kılığa sokmak için bir yandan moda "trend"lerini takipten geri kalmıyor, “marka” ürüne para yetiştirmek için daha çok çabalıyor, diğer yandan kapitalist dünya düzeninin dişlileri arasında ufalanmaktan kurtulamıyor...

Doğaya bakarak tasarrufun ne olduğunu öğreniyoruz:
Hiçbir canlının; derisinden, kabuğundan, kılıfından başka giysisi yok...

Bir kısmı, vücudu büyüyüp kılıfına sığmaz olunca kabuk ya da gömlek değiştiriyor. Eskisi yahut küçüleni atılıyor, yerine yenisi oluşuyor. Bir kısmı ise tüylerini, kürklerini yeniliyorlar.
Yaz ile kış için, yaşadıkları ortama göre de yazlık yahut kışlık kıl-tüy, kürk değiştirenleri de var...

Bu giysilerini eskiyene kadar da kullanıyorlar. Üstelik değiştirdikleri kabuk, döktükleri kürklerindeki tüy ve kılları geri dönüşüm yoluyla orijinal elementlere dönüştürülüyor; ayrıştırıcı canlılar tarafından, kurtçuk, böcek, bakteri marifetiyle…zerre kadar israf da yok...

Yeryüzü; üzerinde yaşayan canlılar için barınak, besin, su, hava ve ihtiyaç duyulan diğer  şeyleri ihtiva eden, kendi kendine yeten, kullanılanları geri dönüştürme mekanizmalarına sahip bir mekân olarak tasarlanmış.  İnsan hariç diğer mevcudât tarafından mevcudun kullanımında, azami tasarruf kaidelerine de uyulmaktadır her daim, enerji bile yok olmamakta sadece dönüşmektedir bir hâlden diğerine…

Hâttâ gece ve gündüz vardiyaları halinde iş yapan canlılar, ekipler mevcuttur...iş bölümü belirli bir hiyerarşik düzen içerisinde yürütülsün diye.

Dünyayı ve üzerindeki her şeyi; sahibi(!) olduğunu düşündüğü aklı ve zekâsıyla, âbâd edebileceği gibi, berbâd edebilecek insana gelince durum değişiyor.

Egoist, hedonist, müsrif,  hasud, zalim ve daha nice canavarca duygulara sahip insan türü, aslında fedakâr, paylaşımcı, empati yapabilen, höşgörülü, nimetleri kullanırken azamî iktisada riayet eden, yaratılmış her şeyi seven ve daha nice insana dair güzel hasletler ve  kabiliyetler ile teşrif etmiştir yeryüzüne...

Ve israf kültürü insanın negatif duyularının kontrolünde gelişir, muhatap egodur...yukarıdaki giyecek israfı misaline gıda, vakit, doğal kaynaklar, gençlik vb. şeyleri de ilave etmeli...

Tercih insana kalmış, kendinde mevcut hassalardan hangilerini geliştirip ön plana çıkaracaksa o yolda yürüyecek....ister hayvanlardan aşağı bir hayat sürecek, isterse meleklerden üstün olmaya çabalayacak.

Hz. Mevlâna Celâleddini-i  rumi  Mesnevî ve Fîhi Mâfih’te, bu tercihi, sebebini ve sonuçlarını aşağıdaki hadis-i şerif ile şöyle açıklar:

“Hazret-i Peygamberin: "Aklı daima şehvetine(*) galip gelen kimse meleklerden daha yüksek, şehveti aklına galip gelen kimse ise hayvanlardan daha aşağıdadır." hadisine dayanarak, Mevlâna yaratıkları üçe ayırır:
Birinci sınıf meleklerdir. Bunlar yalnızca akıldır. İbadet ve kulluk onların yaradılışında mevcuttur, ibadetsiz yaşayamazlar.
İkinci sınıf hayvanlardır. Bunlarda yalnız şehvet vardır, kendilerini kötülüklerden alıkoyan akılları yoktur.
Üçüncü grup ise insanlardır. İnsan akıl ve şehvetin karışımından oluşur. İbadet ve kulluk sorumluluğunu taşır. İnsanın yarısı melek, yarısı hayvan... Akıl veya şehvet, hangi unsur galip gelirse; insan o gruba dahil olur... Nitekim Peygamberler bilgi ve akıl sayesinde meleklerden üstün varlıklar olmuştur.” (**)

Bu konuda iki âyetde ise şöyle buyurulmaktadır:
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A’râf suresi, 179. ayet)

"Yoksa sen onların çoğunluğunun, işittiklerini yahut akıllarını kullandıklarını mı/ düşündüklerini mi sanıyorsun? Onlar ancak en'am (koyun - sığır - deve) gibidirler; belki onlar tuttukları yol itibarıyla (insan olmaktan) daha sapmışlardır ! " (Furkan suresi, 44.ayet)

İnsan ya tercihi doğru yapar, akıl yolunu seçerek meleklerden üstün bir varlık olur, nebilere uyarak hayat yolunda yürür, yahut yanlış tercih yaparak nefsinin arzu ve heveslerinin ardından koşar ki, bu durumda hayvanlardan daha aşağı derekeye kendini düşürür, Allah’ın lanetine uğramış iblisi dost edinir.

Müsrifler de şeytanı dost edinenlerdir !

"Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez". (A'râf suresi 31. Ayet)

İnsan tercihini yaparken toprağın insanı da aslına dönüştürmek için el ovuşturduğunu unutmamalı !
__________
(*)Günümüzde şehvet denince çoğu insan cinselliği anlıyor. Oysa istilâhi olan mânâ itibarıyla; makam, para, mal-mülk....ve daha nice ihtirasla çok arzu edilen şeyler de şehvet grubuna dahildir.
(**)(Fihi Mafih, 122-123 ; Mesnevi, IV/ 1518-40)