Dünyanın gölgesi gönle düşse gönlün, aya düşse ayın nûrunu örtüyor.
Hani cahiliye adamları gibi bundan birilerinin doğduğu yahut öldüğüne işarettir mânâsı da çıkarmayız.
Fırtına, kasırga, deprem, su baskını, bulaşıcı hastalıklar, güneş tutulması(kusuf), ay tutulması (husuf) gibi vuku bulan hadiseler; arzî ve semavî afet kabilindendir.
Mevcut dengelerin değişmesi ve yeni bir dengenin oluşturulması, meydana geldikten sonra diğer bazı tabiat olaylarını tetiklemeleri şeklinde de okunmuştur meteorolog, astronom, astrofizikçi, sismolog ve kimi futurologlar tarafından.
Mesela makro kozmozun şimdilik görülebilir ve insanoğlu tarafından aydınlatılmış kısmına bir göz atalım;
ay ile arz arasında karşılıklı kütle çekimleri vardır, bu hem balans hem de yörünge hareketleri açısından bir ölçü, bir ayardır; karanlık maddeye gömülü halde yüzmekte olan bütün yıldızlar ve gezegenler için, bu şekilde farklı vektörel eksenlerle karakterize kütle çekimleri ile seyir yolu belirlenmiştir, onlarda buna boyun eğmişlerdir, uysal bir koyun yahut ehlileştirilmiş kızgın boğa gibi.
"Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur ;her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor"
(Enbiya Suresi, 33)
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.(Nahl suresi:12)
Güneş, solar apeks adı verilen bir yörünge boyunca vega yıldızı doğrultusunda saatte 720 bin km.'lik muazzam bir hızla hareket etmektedir. Bu, kabaca bir hesapla, güneş'in günde 17 milyon 280 bin km. yol katettiğini gösterir.
Bu durum Kuranı Kerimde şöyle ifade edilir:
“Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir.”(Yasin Suresi, 38)
Güneş'le birlikte onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uyduları da aynı mesafeyi katederler.
Evrenin bu şekilde yörüngelerle donatılmış olduğu, yine Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
“'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun.” (Zariyat Suresi, 7)
“Güneş de ay da bir hesab iledir.”(Rahman suresi:5)
Dünyanın dönüş hızı saatte 1674 km. saniyede 465km. dir. Üzerindeki her şey de bu hızla dönüyor.
“Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O'dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş'i, Ay'ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, her şeye galip gelen ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.”(Enam suresi: 96)
Dünyanın güneşin etrafında dönerken ki hızı saatte 107.200km. Günde 2.572.800km. Yani bugün dün bulunduğumuz yerden ikimilyon beşyüzyetmişikibin sekizyüz km. öteye yol katetmişiz.
Kainatta, iki büyük galaksi kümesini birbirine bağlayan dev bir karanlık madde şeridi keşfedildi. Uzayda ipliksi bir şerit oluşturan (görünmez) karanlık maddenin güçlü kütleçekim kuvveti, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzaktaki iki galaksi kümesini birbirine bağlıyor. Bu galaksi kümelerinin adı abell 222 ve abell 223. Aralarındaki mesafe 2,7 milyar ışık yılı. Denilen o ki; karanlık madde bütün evreni kuşatıyor ve muazzam uzaklıktaki galaksi kümelerini birbirine bağlıyor!
Sadece gözlenebilir kainat içerisinde: 10 milyon süperküme, 25 milyar galaksi grubu, 300-350 milyar büyük galaksi, 7 trilyon cüce galaksi, 30 milyar trilyon adet yıldız var…
Dünyanın içinde bulunduğu galaksiye en yakın galaksi andromeda bize 2.3 milyon yılı uzaklıkta. Yani bugün dünyadan gördüğümüz andromedaya ait ışık 2.3 milyon yıl önce yola çıkmış andromedadan. Işığın hızı saniyede 300.000 km...
Gelelim mikrokozmoza; üzerinde bulunduğumuz yerküre, elementlerden müteşekkil. Elementler de atomlardan oluşmakta malumunuz. Atom çekirdeği etrafında belirli yörüngelerde çekirdeği tavaf eden elektron denilen enerji bulutu var.
Bir fizik profesörüne “elektronların çekirdek etrafındaki yörüngede dönüş hızını” sormuştum. “Saniyede 274.000 km. “ demişti. Işık hızına yakın bir hız.
Ve eklemişti, “atomun küçüklüğü dikkate alınınca elektron bu hızla her an yörüngenin her yerinde, yani bir çember gibi düşünebilirsin, tıpkı elimizdeki yanan bir meşaleyi dairesel döndürdüğümüzde çember şeklindeki bir yörüngede alev çember şeklinde görünür ya, onun gibi” demişti.
Elektronu bilye büyüklüğünde düşünürsek çekirdeğe uzaklığı 800 metre kadardır. O zaman atomun yüzde 90'ı boşluktur sonucu çıkıyor.
İnsan 100 trilyondan fazla hücreden oluşuyor ki, bu sayıya 9 ay gibi gibi bir sürede bir tek hücrenin (döllenmiş yumurtanın) çoğalması ile yani kendini kopyalaması ile ulaşıyor.
Hücrelerin içindeki matrikse gömülü materyal de tıpkı güneşin etrafında dönmekte olan gezegenler gibi hücre çekirdeğinin etrafında sürekli bir şekilde (adeta) tavaftalar.
Hücrelerin içinde atom ve moleküller var, yani organizmalar aslında atom ve moleküllerden müteşekkil. Atomik ve moleküler seviyede sürekli bir yıkım ve yapım var organizmalarda, yani her an kıyametleri kopuyor ve yeniden diriliş/yaratılış gerçekleşiyor.
“Göklerde ve yerde her kim var ise O’ndan dilerler. O, her an bir şe’ndedir (yaratma halindedir).“(Rahman suresi 29)
Eğer atom çekirdeği ile elektron arası boşluk teorik olarak vakumlanabilse, her şey inanılmaz derecede küçülürdü. Mesela, insanı meydana getiren atomların insana asıl ağırlığını veren çekirdeklerini bir araya getirmek mümkün olsa, insan gözle görülemeyecek kadar küçük bir zerre haline gelirdi.
Yani aslında cesametin içi boşluk, yokluk...
Makro kozmoz ile mikro kozmozun yörünge benzerliği, Allahü Teâlâ'nın kudretine, delâlet eden birer işaret birer ayettirler.
O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?
Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.(Mülk Suresi:3,4)
Gelelim husuf ile kusufa; ay ve güneş tutulması, yörüngelerinde belirli bir hızla ilerlemekte olan güneş dünya ve ay üçlüsünün haraketleri sırasında dünyanın ikisinin arasına girmesi dünyanın ayın üzerine düşen güneş ışınlarına geçici süre engellemesi ay tutulması (husuf); ayın dünya ile güneş arasına girmesi ile güneş ışınlarının dünyaya gelmesini geçici süre perdelemesi (küsuf) vak’aları, Allah-ü Teâlâ'nın kudretine, delâlet eden birer ayettirler. Tutulma ile ay veya güneşin görüntüsünü yoğun bir gölge kaplıyor. Eğer bu durum devam edecek olsa, yeryüzündeki canlılıkta çok olumsuz (aşırı soğuma ve buzullaşma, med-cezir olaylarında değişiklik, iklim değişikliği, okyanuslardaki sıcak su akımı oluşmaması, buharlaşmama sonucu yağmur oluşmaması v.s.) etkili sonuçlar ortaya çıkacaktır.
"Biz o âyetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz." (İsra, 59)
Bu gibi alâmetler insanları Yüce Allah'ın celâl ve azametini idrak etmeye davet eden, bu âlemin ne kadar muntazam ve mükemmel bir şekilde yaratılmış olduğuna tefekkür ettiren, gafletten uyandıran işaretlerdir.
Bu konuda cahiliye dönemi batıl inançlarının Hz. Peygamber efendimiz şu hadîs-i şerîf ile yıkmışlardır:
Şöyle ki: Peygamber Efendimizin oğlu İbrahim, bir buçuk yaşında iken hicretin onuncu yılında vefat eder. O gün güneş tutulmuştur, insanlar onun ölümünden dolayı güneşin tutulduğunu sanmışlardır. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
"Güneş ile ay bir kimsenin ne ölümünden, ne de hayata kavuşmasından dolayı asla tutulmazlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüz zaman namaz kılın, Yüce Allah'a dua edin."
Diğer bir hadîs-i şerîfde de tutulmalar için: "Bunlar Yüce Allah'ın alâmetlerinden iki nişandır" diye buyurmuştur.
Dünyanın gölgesini gönle düşürmemek lazım, nûrunu örtüyor.
Evet muazzam kanunlarla idare edilen, mikro kozmozdan makro kozmoza kadar her şeyin mükemmel bir şekilde işlediği bu düzende, gerek Kur’an-ı Kerim’deki, gerekse kâinattaki âyetleri, enfüsî ve âfâkî âyetleri her an/her nefes; okumak da, anlamak da, secdeye kapanmak da, zikretmek de farzdır, Rabb'ül Âlemîn’e kul olana…